Bugün herkes (dünyada) kazandığı şeyin karşılığını görür. Bugün haksızlık yoktur. Şübhesiz ki Allah, hesâbı pek çabuk görendir. ﴾17﴿
(Ey Resûlüm!) Onları o yaklaşan gün ile korkut! Çünki (amellerin ortaya saçılacağı o gün) yürekler, kederle yutkunan kimseler olarak gırtlaklara dayanmıştır! Zâlimler için ne bir dost, ne de (himâyesi) kabûl edilir bir şefâatçi bulunur! ﴾18﴿
(Allah) gözlerin hâin olanını (harama bakanları) ve sînelerin gizlediğini bilir. ﴾19﴿
Ve Allah, hak ile hüküm verir. Ondan başka (kendisine) yalvarmakta oldukları(ilâhlar) ise, hiçbir şeyle hüküm veremezler. Şübhesiz ki Semî' (herşeyi işiten), Basîr(herşeyi gören) ancak Allah'dır. ﴾20﴿
(Onlar) yeryüzünde hiç gezmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin âkıbeti nasıl olmuş, baksınlar! Onlar, kuvvetçe ve yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha şiddetli idiler. Böyle iken, Allah onları günahları yüzünden yakalayıverdi de onları Allah'(ın azâbın)dan koruyacak hiçbir kimse olmadı. ﴾21﴿
Bunun sebebi şudur: Şübhesiz onlara peygamberleri mu'cizelerle gelirdi de, (onlar)inkâr ederlerdi; Allah da onları (o hâlleri üzere) yakalayıverdi. Muhakkak ki O, Kaviyy (çok kuvvetli)dir, azâbı pek şiddetli olandır. ﴾22﴿
23,24. And olsun ki, Mûsâ'yı da mu'cizelerimizle ve apaçık bir delîl ile Fir'avun'a, Hâmân'a ve Karûn'a gönderdik. Buna rağmen (onlar:) “(Bu) çok yalancı bir sihirbazdır!” dediler. ﴾23﴿
23,24. And olsun ki, Mûsâ'yı da mu'cizelerimizle ve apaçık bir delîl ile Fir'avun'a, Hâmân'a ve Karûn'a gönderdik. Buna rağmen (onlar:) “(Bu) çok yalancı bir sihirbazdır!” dediler. ﴾24﴿
Ve (Mûsâ) onlara tarafımızdan hakkı getirdiğinde (daha önce de dedikleri gibi yine)dediler ki: “Onunla berâber îmân etmiş olanların (yeni doğan) oğullarını öldürün, kadınlarını(kızlarını) ise sağ bırakın!” Fakat kâfirlerin hîlesi ancak boşuna (yorulmak)tır. ﴾25﴿