Sâffât Sûresi
< 449 >
23. Cüz
Vaktâkî bu suretle ikisi de (Allahın emrine) râm oldular, (İbrâhîm) onu alnı üzere yıkdı. ﴾103﴿ 104,105. Biz ona: «Yâ Ibrâhîm, rü'yâna sadâkat gösterdin. Şübhesiz ki biz iyi hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız» diye nida etdik. ﴾104﴿ 104,105. Biz ona: «Yâ Ibrâhîm, rü'yâna sadâkat gösterdin. Şübhesiz ki biz iyi hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız» diye nida etdik. ﴾105﴿ Hakıykat, bu, apaçık ve kat'î bir imtihandı. ﴾106﴿ Ona büyük bir kurbanlık fidye verdik. ﴾107﴿ Sonra gelen (peygamberler ve ümmet) ler arasında ona (iyi bir nam) bırakdık. ﴾108﴿ (Bizden) selam İbrâhîme. ﴾109﴿ Biz iyi hareket edenleri işte böyle mükâfatlandırırız. ﴾110﴿ Hakıykat o, mü'min kullarımızdandı. ﴾111﴿ Ona saalihlerden bir peygamber olmak üzere de İshakı müjdeledik. ﴾112﴿ Hem ona, hem Ishaka (feyz-ü) bereketler verdik. Her ikisinin neslinden iyi hareket edeni de vardır, nefsine apaçık zulm edeni de. ﴾113﴿ Andolsun biz Muusâya da, Hâruuna da nimetler verdik. ﴾114﴿ Hem onlar, hem kavmlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık. ﴾115﴿ Kendilerine yardım etdik de galebeyi kazananlar onlar oldular. ﴾116﴿ Onlara (her hakıykatı) apaçık gösteren o kitabı verdik. ﴾117﴿ Onlara doğru yolu gösterdik. ﴾118﴿ Sonra gelen (peygamberler ve ümmet) ler arasında da onlara (iyi bir nâm) bırakdık. ﴾119﴿ Musâya da, Hârûna da (bizden) selâm. ﴾120﴿ Şübhesiz ki biz iyi hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız. ﴾121﴿ Hakıykat onlar mü'min kullarımızdandı. ﴾122﴿ İlyas da, şübhe yok ki, gönderilmiş peygamberlerdendi. ﴾123﴿ O vakit kavmine (şöyle) demişdi: «Siz (Allahdan) korkmaz mısınız»? ﴾124﴿ 125,126. «O en güzel Yaradanı, sizin de, evvelki atalarınızın da Rabbi olan Allâhı bırakıb da «Ba'l» e mi tapıyorsunuz»? ﴾125﴿ 125,126. «O en güzel Yaradanı, sizin de, evvelki atalarınızın da Rabbi olan Allâhı bırakıb da «Ba'l» e mi tapıyorsunuz»? ﴾126﴿
سُورَةُ الصَّاۤفَّاتِ
< ٤٤٩ >
الجزء٢٣
فَلَمَّٓا اَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَب۪ينِۚ ﴿١٠٣﴾ وَنَادَيْنَاهُ اَنْ يَٓا اِبْرٰه۪يمُۙ ﴿١٠٤﴾ قَدْ صَدَّقْتَ الرُّءْيَاۚ اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ ﴿١٠٥﴾ اِنَّ هٰذَا لَهُوَ الْبَلٰٓؤُ۬ا الْمُب۪ينُ ﴿١٠٦﴾ وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظ۪يمٍ ﴿١٠٧﴾ وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْاٰخِر۪ينَ ﴿١٠٨﴾ سَلَامٌ عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ ﴿١٠٩﴾ كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ ﴿١١٠﴾ اِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ ﴿١١١﴾ وَبَشَّرْنَاهُ بِاِسْحٰقَ نَبِيًّا مِنَ الصَّالِح۪ينَ ﴿١١٢﴾ وَبَارَكْنَا عَلَيْهِ وَعَلٰٓى اِسْحٰقَۜ وَمِنْ ذُرِّيَّتِهِمَا مُحْسِنٌ وَظَالِمٌ لِنَفْسِه۪ مُب۪ينٌ۟ ﴿١١٣﴾ وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلٰى مُوسٰى وَهٰرُونَۚ ﴿١١٤﴾ وَنَجَّيْنَاهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ الْكَرْبِ الْعَظ۪يمِۚ ﴿١١٥﴾ وَنَصَرْنَاهُمْ فَكَانُوا هُمُ الْغَالِب۪ينَۚ ﴿١١٦﴾ وَاٰتَيْنَاهُمَا الْكِتَابَ الْمُسْتَب۪ينَۚ ﴿١١٧﴾ وَهَدَيْنَاهُمَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَۚ ﴿١١٨﴾ وَتَرَكْنَا عَلَيْهِمَا فِي الْاٰخِر۪ينَ ﴿١١٩﴾ سَلَامٌ عَلٰى مُوسٰى وَهٰرُونَ ﴿١٢٠﴾ اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ ﴿١٢١﴾ اِنَّهُمَا مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ ﴿١٢٢﴾ وَاِنَّ اِلْيَاسَ لَمِنَ الْمُرْسَل۪ينَۜ ﴿١٢٣﴾ اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اَلَا تَتَّقُونَ ﴿١٢٤﴾ اَتَدْعُونَ بَعْلًا وَتَذَرُونَ اَحْسَنَ الْخَالِق۪ينَۙ ﴿١٢٥﴾ اَللّٰهَ رَبَّكُمْ وَرَبَّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ ﴿١٢٦﴾

Önceki Sonraki


logo