Yahudiler ve Hristiyanlar: “- Biz, Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz.” dediler. Onlara de ki, o halde neye günahlarınızdan ötürü Allah size azab ediyor? Hayır, doğrusu siz onun yarattığından bir insansınız. Dilediğini bağışlar ve dilediğine de azab eder. Göklerin ve yerin ve aralarındaki her şeyin mülkü Allah'ındır. Nihayet dönüş O'nadır. ﴾18﴿
Ey ehl-i kitap! Peygamberlerin arası kesildiği bir boşluk zamanında size İslâm dinini açıklayan Peygamberimiz (Hz. Muhammed Aleyhisselâm) gelmiştir. Tâ ki, bize, müjdeleyici ve korkutucu bir elçi gelmedi, demiyesiniz. Gerçekten size, cennet müjdecisi ve cehennem habercisi gelmiştir. Allah, her şeye kadirdir. ﴾19﴿
Bir vakit Mûsâ, kavmine şöyle demişti: “- Ey kavmim, Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Zira içinizden size peygamberler gönderdi ve sizi hükümdarlar yaptı, âlemlerden hiç birine vermediği şeyi size verdi. ﴾20﴿
Ey Kavmim, Allah'ın sizin için (vatan) takdir ettiği mukaddes yere (Beyti Makdis'e veya Şam'a) girin ve düşmandan kaçıp arkanıza dönmeyin ki, hüsrana düşer, zarara uğrarsınız.” ﴾21﴿
İsrâiloğulları: “- Ya Mûsa! O mukaddes yerde zâlimler kavmi var. Onlar, oradan çıkmadıkça asla biz oraya giremeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa, o zaman, biz de gireriz.” dediler. ﴾22﴿
Allah'dan korkanlardan, Allah'ın kendilerine ihsan ettiği iki adam şöyle dedi: “- Zâlimlerin şehrine ait kapıdan girin. Oraya girince muhakkak galibsiniz. Artık gerçek müminlerseniz Allah'a tevekkül edin.” ﴾23﴿