Böylece onlara yeryüzünde kuvvet ve hâkimiyet vermeyi; Firavun, Hâmân ve ordularına da, İsrâiloğulları eliyle geleceğinden korktukları şeyleri başlarına geçirip göstermeyi diliyorduk.﴾6﴿Mûsâ’yı doğurduğunda annesine: “Onu emzir. Kendisine bir zarar geleceğinden korkarsan onu denize bırak; boğulmasından korkma ve ayrılığına üzülme. Çünkü biz onu sana tekrar kavuşturacağız ve onu peygamberlerden biri kılacağız” diye vahyettik.﴾7﴿(Mûsâ’nın annesi onu denize bırakmak mecburiyetinde kaldı.) Derken Firavun’un ailesi onu yitik çocuk olarak bulup denizden aldılar. Bilmiyorlardı ki o, ileride kendileri için bir düşman ve başlarına dert olacaktı. Doğrusu Firavun da Hâmân da askerleri de yanlış bir yolda idiler.﴾8﴿Firavun’un hanımı sandıktan çıkan çocuğu görünce kocasına: “Hem benim, hem de senin için göz ve gönül aydınlığı olacak sevimli bir çocuk! Sakın onu öldürmeyin. Belki bize faydası dokunur yahut onu evlat ediniriz” dedi. Halbuki onlar işin sonunun nereye varacağını fark edemiyorlardı.﴾9﴿Mûsâ’nın annesi, çocuğun Firavun’un eline geçtiğini öğrenince aklı başından gidip onun dışındaki her şeyi unuttu. Kendisine verdiğimiz sözün kesinlikle gerçekleşeceğine tam olarak güvenmesi için kalbini sabır ve metânetle kuvvetlendirmeseydik, neredeyse işi açığa vuracaktı.﴾10﴿Bu haldeyken annesi Mûsâ’nın ablasına: “Çaktırmadan onun izini takip et” dedi. O da, Firavun adamları farkına varmadan, uzaktan uzağa onu gözetledi.﴾11﴿Biz Mûsâ’yı daha ilk günden annesine kavuşuncaya kadar diğer sütanneleri emmekten alıkoyduk. Bu sebeple çaresiz kalan bakıcıların imdâdına Mûsâ’nın ablası yetişti ve: “Sizin adınıza onun bakımını üstlenecek, ona çok içten davranıp terbiye edecek bir âileyle sizi tanıştırayım mı?” dedi.﴾12﴿Böylece Mûsâ’yı annesine kavuşturduk ki, annesinin gözü ve gönlü aydın olsun, artık üzülmesin ve Allah’ın verdiği sözün mutlaka gerçekleşeceğini bilsin. Ne var ki, insanların çoğu bu gerçeği bilmez.﴾13﴿