Ankebût Sûresi
< 399 >
20. Cüz
Elçilerimiz İbrahim'e müjdeyi getirdiklerinde, “Biz o belde ahalisini helâk edeceğiz,” dediler. “Çünkü oranın halkı zalim olup çıktı.” ﴾31﴿ İbrahim “Orada Lût da var” dedi. “Orada kimin olduğunu biz çok iyi biliyoruz,” dediler. “Onu ve ailesini kurtaracağız. Ancak karısı müstesna; o geride kalanlardan olacak.” ﴾32﴿ Elçilerimiz kendisine geldiğinde, Lût bundan çok sıkıldı, göğsü daraldı. Onlar “Korkma ve üzülme,” dediler. “Biz seni ve aileni kurtaracağız. Ancak karın müstesna; o arkada kalanlardan olacak. ﴾33﴿ “Yoldan çıkmakta direttikleri için, bu belde ahalisinin üzerine gökten azap indireceğiz.” ﴾34﴿ Akıl sahibi bir topluluk için, Biz o beldeden geriye apaçık bir âyet bırakmışızdır. ﴾35﴿ Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdiğimizde, “Ey kavmim, Allah'a kulluk edin,” dedi. “Âhiret gününü bekleyin; fesat çıkarıp da memleketi birbirine katmayın.” ﴾36﴿ Onlar Şuayb'ı yalanladılar. Derken onları şiddetli bir sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüzüstü serilip kaldılar. ﴾37﴿ Âd ve Semud kavimlerini de helâk ettik ki, meskenlerinin hali size bunu açıkça göstermiştir. Şeytan onlara yaptıklarını süsledi ve onları yoldan çıkardı. Oysa onlar gerçeği görebilecek kimselerdi. ﴾38﴿
سُورَةُ الْعَنْكَبُوتِ
< ٣٩٩ >
الجزء٢٠
وَلَمَّا جَٓاءَتْ رُسُلُنَٓا اِبْرٰه۪يمَ بِالْبُشْرٰىۙ قَالُٓوا اِنَّا مُهْلِكُٓوا اَهْلِ هٰذِهِ الْقَرْيَةِۚ اِنَّ اَهْلَهَا كَانُوا ظَالِم۪ينَۚ ﴿٣١﴾ قَالَ اِنَّ ف۪يهَا لُوطًاۜ قَالُوا نَحْنُ اَعْلَمُ بِمَنْ ف۪يهَاۘ لَنُنَجِّيَنَّهُ وَاَهْلَهُٓ اِلَّا امْرَاَتَهُۘ كَانَتْ مِنَ الْغَابِر۪ينَ ﴿٣٢﴾ وَلَمَّٓا اَنْ جَٓاءَتْ رُسُلُنَا لُوطًا س۪ٓيءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًا وَقَالُوا لَا تَخَفْ وَلَا تَحْزَنْ۠ اِنَّا مُنَجُّوكَ وَاَهْلَكَ اِلَّا امْرَاَتَكَ كَانَتْ مِنَ الْغَابِر۪ينَ ﴿٣٣﴾ اِنَّا مُنْزِلُونَ عَلٰٓى اَهْلِ هٰذِهِ الْقَرْيَةِ رِجْزًا مِنَ السَّمَٓاءِ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ ﴿٣٤﴾ وَلَقَدْ تَرَكْنَا مِنْهَٓا اٰيَةً بَيِّنَةً لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ ﴿٣٥﴾ وَاِلٰى مَدْيَنَ اَخَاهُمْ شُعَيْبًاۙ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ وَارْجُوا الْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْاَرْضِ مُفْسِد۪ينَ ﴿٣٦﴾ فَكَذَّبُوهُ فَاَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَاَصْبَحُوا ف۪ي دَارِهِمْ جَاثِم۪ينَۘ ﴿٣٧﴾ وَعَادًا وَثَمُودَا۬ وَقَدْ تَبَيَّنَ لَكُمْ مِنْ مَسَاكِنِهِمْ۠ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ اَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّب۪يلِ وَكَانُوا مُسْتَبْصِر۪ينَۙ ﴿٣٨﴾

Önceki Sonraki


logo