Ankebût Sûresi
< 398 >
20. Cüz
Kavminin (İbrâhîm'e) cevâbı ise: “Onu öldürün yâhut onu yakın!” demelerinden başka bir şey olmadı. Bunun üzerine Allah onu ateşten kurtardı. Şübhesiz ki bunda, îmân edecek bir kavim için nice ibretler vardır. ﴾24﴿ Ve (İbrâhîm onlara) dedi ki: “(Siz) ancak dünya hayâtında aranızdaki muhabbet(e vesîle olmasın)dan dolayı, Allah'dan başka birtakım putları (ilâh) edindiniz. Sonra kıyâmet günü bazılarınız bazınızı inkâr edecek ve birbirinizi lâ'netleyeceksiniz. Varacağınız yer ise ateştir; (o gün artık) sizin için hiçbir yardımcı da yoktur!” ﴾25﴿ Bunun üzerine Lût ona (İbrâhîm'e) îmân etti. (İbrâhîm:) “Doğrusu ben Rabbime hicret ediciyim. Muhakkak ki, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen), Hakîm (her işi hikmetli olan) ancak O'dur” dedi. ﴾26﴿ Ve (biz) ona İshâk'ı ve (torunu) Ya'kub'u ihsân ettik; hem peygamberliği ve kitâbı onun neslinde(n gelenlere vermeyi mukadder) kıldık; ona dünyada da mükâfâtını verdik. Hiç şübhesiz o, âhirette de sâlih kimselerdendir. ﴾27﴿ Lût'u da (peygamber olarak gönderdik de); hani kavmine şöyle demişti: “Gerçekten siz, kendinizden önce âlemlerden hiçbir kimsenin onu yapmadığı çirkin işi yapıyorsunuz.” ﴾28﴿ “Gerçekten siz hâlâ erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edebsizlik yapıp duracak mısınız?” Buna rağmen kavminin cevâbı: “Eğer (iddiâsında) doğru kimselerden isen, Allah'ın azâbını bize getir!” demelerinden başka bir şey olmadı. ﴾29﴿ (Lût:) “Rabbim! Bu fesadcılar topluluğuna karşı bana yardım et!” dedi. ﴾30﴿
سُورَةُ الْعَنْكَبُوتِ
< ٣٩٨ >
الجزء٢٠
فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا اقْتُلُوهُ اَوْ حَرِّقُوهُ فَاَنْجٰيهُ اللّٰهُ مِنَ النَّارِۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ ﴿٢٤﴾ وَقَالَ اِنَّمَا اتَّخَذْتُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَوْثَانًاۙ مَوَدَّةَ بَيْنِكُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ ثُمَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكْفُرُ بَعْضُكُمْ بِبَعْضٍ وَيَلْعَنُ بَعْضُكُمْ بَعْضًاۘ وَمَأْوٰيكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَۗ ﴿٢٥﴾ فَاٰمَنَ لَهُ لُوطٌۢ وَقَالَ اِنّ۪ي مُهَاجِرٌ اِلٰى رَبّ۪يۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ ﴿٢٦﴾ وَوَهَبْنَا لَهُٓ اِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَجَعَلْنَا ف۪ي ذُرِّيَّتِهِ النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ وَاٰتَيْنَاهُ اَجْرَهُ فِي الدُّنْيَاۚ وَاِنَّهُ فِي الْاٰخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِح۪ينَ ﴿٢٧﴾ وَلُوطًا اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَۘ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ اَحَدٍ مِنَ الْعَالَم۪ينَ ﴿٢٨﴾ اَئِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ وَتَقْطَعُونَ السَّب۪يلَ وَتَأْتُونَ ف۪ي نَاد۪يكُمُ الْمُنْكَرَۜ فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا ائْتِنَا بِعَذَابِ اللّٰهِ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ ﴿٢٩﴾ قَالَ رَبِّ انْصُرْن۪ي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِد۪ينَ۟ ﴿٣٠﴾

Önceki Sonraki


logo