Îmân edip sâlih ameller işleyenlere gelince, mutlaka onların kötülüklerini örteceğiz ve mutlaka yapmakta olduklarının daha güzeli ile onları mükâfâtlandıracağız. ﴾7﴿
Hem insana, ana-babasına iyilik (etmesini) tavsiye ettik. Bununla berâber eğer (o ikisi), hakkında bir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, o takdirde o ikisine itâat etme! Dönüşünüz ancak banadır; o zaman size yapmakta olduklarınızı haber vereceğim. ﴾8﴿
Îmân edip sâlih amel işleyenleri ise, mutlaka sâlih kimseler arasına katacağız. ﴾9﴿
İnsanlardan öyle kimseler de vardır ki, “Allah'a îmân ettik” der. Fakat Allah uğrunda (kendilerine) bir eziyet edildiği zaman, insanların verdiği sıkıntıyı Allah'ın azâbı gibi tutar! Şânım hakkı için, eğer Rabbinden (size) bir yardım (bir zafer) gelirse, (onlar)mutlaka: “Şübhesiz biz sizinle berâberdik!” diyeceklerdir. Hâlbuki Allah, âlemlerin sînelerinde bulunanları en iyi bilen değil midir? ﴾10﴿
Allah, elbette (samîmi olarak) îmân edenleri de bilir, elbette münâfıkları da bilir. ﴾11﴿
İnkâr edenler ise, îmân edenlere: “Bizim yolumuza uyun da, sizin hatâlarınızı yüklenelim (günâhınız bizim olsun)!” derler. Hâlbuki onlar, bunların hatâlarından hiçbir şey yüklenecek kimseler değillerdir. Şübhesiz onlar gerçekten yalancıdırlar. ﴾12﴿
(Onlar) mutlaka, hem kendi yüklerini (günahlarını), hem kendi yükleriyle berâber birtakım (başka) yükler(i günahları) yüklenecekler ve uydurmakta oldukları şeylerden kıyâmet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir. ﴾13﴿
And olsun ki, Nûh'u kavmine gönderdik de, onların arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı. Sonunda, onlar zâlim kimseler oldukları hâlde tûfan kendilerini yakalayıverdi. ﴾14﴿