Rasûlüm! Biz Mûsâ’ya bu kitabı verdiğimizde sen o mukaddes vâdinin batı tarafında bulunmuyordun. Sen o zamanda olup bitenlere şâhit olanlardan da değildin!﴾44﴿Kaldı ki, biz onlarla senin aranda nice nesiller yarattık da üzerlerinden uzun devirler geçti. Sen ayrıca Medyen halkı arasında yaşamadın ki, Mûsâ ile ilgili âyetlerimizi onlardan öğrenip de Mekke halkına okuyor olasın. Fakat seni peygamber olarak gönderip, onların haberlerini de sana bildiren biziz.﴾45﴿Biz Mûsâ’ya seslendiğimiz zaman sen Tûr’un yanında da değildin. Fakat, senden önce kendilerine uyarıcı gelmeyen bir toplumu uyarman için Rabbinden bir rahmet olarak seni peygamber yapıp, bunları sana bildirdik. Umulur ki düşünüp öğüt alırlar.﴾46﴿Kendi elleriyle işledikleri günahlar yüzünden başlarına bir felâket geldiği zaman: “Rabbimiz! Keşke bize bir peygamber gönderseydin de âyetlerine uysaydık ve mü’minlerden olsaydık!” demesinler diye seni peygamber yaptık.﴾47﴿Ama tarafımızdan kendilerine gerçeğin temsilcisi bir peygamber geldiğinde: “Mûsâ’ya verilen mûcizeler, ona da verilmeli değil miydi?” dediler. Sanki onlar daha önce Mûsâ’ya verileni inkâr etmediler mi? “Kur’an ve Tevrat, birbirini destekleyen iki sihirdir! Doğrusu biz hepsini inkâr ediyoruz” demediler mi?﴾48﴿Rasûlüm! De ki: “Eğer doğru söylüyorsanız, Allah katından bu ikisinden daha doğru bir kitap getirin de ben de ona tâbi olayım!”﴾49﴿Eğer senin bu teklifini kabul etmezlerse, şunu bil ki onlar sadece nefsânî arzularına uymaktadırlar. Oysa Allah tarafından doğru yolu gösteren bir rehber olmaksızın sırf kendi nefsânî arzularına uyandan daha şaşkın ve sapkın kim olabilir? Şüphesiz Allah, zâlimler gürûhunu doğru yola iletmez.﴾50﴿