Nihâyet Medyen'e doğru yönelince: “Olur ki Rabbim, beni yolun doğrusuna ulaştırır” dedi. ﴾22﴿
Ve Medyen suyuna varınca, (kuyunun) başında (hayvanlarını) sulayan bir insan topluluğu buldu; onların gerisinde de (hayvanlarını sudan) men' etmekte olan iki kadın (iki genç kız) buldu. (Onlara:) “Bu hâliniz nedir?” dedi. (Onlar:) “Çobanlar (sulayıp) gitmeden(biz hayvanlarımızı) sulamayız; babamız da yaşlı bir ihtiyardır (onları sulayamaz)” dediler. ﴾23﴿
Bunun üzerine (Mûsâ) o ikisinin yerine (hayvanlarını) sulayıverdi; sonra gölgeye çekildi de: “Rabbim! Gerçekten ben, bana indireceğin her hayra muhtâcım!” dedi. ﴾24﴿
Derken o iki (genç kız)dan biri (erkeklere dönmeden, uzaktan uzağa) utana utana yürüyerek ona geldi: “Doğrusu babam, bizim için (hayvanları) sulamanın karşılığını sana vermek (örfümüze göre ikramda bulunmak) üzere seni çağırıyor” dedi. Bunun üzerine(Mûsâ) ona (kızların babası olan Şuayb'a) gelip (başından geçen) kasas'ı (o hikâyeyi)kendisine anlatınca, (o:) “Korkma, o zâlimler topluluğundan kurtuldun!” dedi. ﴾25﴿
O iki (genç kız)dan biri: “Ey babacığım, onu ücretle (çoban) tut; çünki ücretle tuttuğun kimselerin en hayırlısı, o kuvvetli, emîn olandır” dedi. ﴾26﴿
(Şuayb) dedi ki: “Doğrusu ben, sekiz sene bana ücretle çalışmana karşılık, şu iki kızımdan birini sana nikâhlamak istiyorum. Fakat on (seney)e tamamlarsan, artık (o) senin tarafından (bir lütuf)dur. Yoksa sana zorluk çıkarmak istemem. İnşâallah beni sâlih kimselerden bulacaksın!” ﴾27﴿
(Mûsâ:) “Bu (sözleşme) benimle senin arandadır. Bu iki süreden hangisini doldurursam, o hâlde bana düşmanlık (bir kızgınlık) yok. Çünki Allah, söylemekte olduğumuza vekîldir” dedi. ﴾28﴿