Kasas Sûresi
< 385 >
20. Cüz
Onları o ülkede egemen kılalım; Firavun ile Hâmân'ı ve ordusunu da korktukları âkıbete uğratalım. ﴾6﴿ Böylece, Musa'nın annesine “Onu emzir,” diye vahyettik. “Başına birşey gelmesinden korktuğun zaman onu deryaya bırak. Korkma ve üzülme; Biz sana onu kavuşturacağız ve onu peygamber yapacağız.” ﴾7﴿ Derken onu, kendilerine düşman etmek ve başlarına dert açmak için Firavun'un adamları buldu. Doğrusu Firavun da, Hâmân da, askerleri de günahkâr kimselerdi. ﴾8﴿ Firavun'un hanımı “Senin de, benim de gözümüz aydın!” dedi. “Onu öldürme; bakarsın bize bir faydası dokunur, yahut onu evlât ediniriz.” Onlar o sırada hiçbir şeyin farkında değillerdi. ﴾9﴿ Musa'nın annesi ise, aklı başından uçacak gibiydi. Vaadimize inanması için onun kalbine sebat vermeseydik, neredeyse işi açığa vuracaktı. ﴾10﴿ Annesi, Musa'nın ablasına “Onu izle” dedi. O da Firavun'un adamlarına fark ettirmeksizin, uzaktan uzağa Musa'yı gözledi. ﴾11﴿ Ondan önce Biz Musa'ya süt annelerini yasaklamıştık. Derken ablası, “Sizin adınıza ona bakacak ve güzelce terbiye edecek bir aileyi tavsiye edeyim mi?” dedi. ﴾12﴿ Onu annesine böylece kavuşturduk—tâ ki annesinin gözü aydın olsun, tasalanmasın ve bilsin ki Allah'ın vaadi haktır; lâkin insanların çoğu bunu bilmez. ﴾13﴿
سُورَةُ الْقَصَصِ
< ٣٨٥ >
الجزء٢٠
وَنُمَكِّنَ لَهُمْ فِي الْاَرْضِ وَنُرِيَ فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا مِنْهُمْ مَا كَانُوا يَحْذَرُونَ ﴿٦﴾ وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰٓى اُمِّ مُوسٰٓى اَنْ اَرْضِع۪يهِۚ فَاِذَا خِفْتِ عَلَيْهِ فَاَلْق۪يهِ فِي الْيَمِّ وَلَا تَخَاف۪ي وَلَا تَحْزَن۪يۚ اِنَّا رَٓادُّوهُ اِلَيْكِ وَجَاعِلُوهُ مِنَ الْمُرْسَل۪ينَ ﴿٧﴾ فَالْتَقَطَهُٓ اٰلُ فِرْعَوْنَ لِيَكُونَ لَهُمْ عَدُوًّا وَحَزَنًاۜ اِنَّ فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا كَانُوا خَاطِـ۪ٔينَ ﴿٨﴾ وَقَالَتِ امْرَاَتُ فِرْعَوْنَ قُرَّتُ عَيْنٍ ل۪ي وَلَكَۜ لَا تَقْتُلُوهُۗ عَسٰٓى اَنْ يَنْفَعَنَٓا اَوْ نَتَّخِذَهُ وَلَدًا وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ ﴿٩﴾ وَاَصْبَحَ فُؤٰادُ اُمِّ مُوسٰى فَارِغًاۜ اِنْ كَادَتْ لَتُبْد۪ي بِه۪ لَوْلَٓا اَنْ رَبَطْنَا عَلٰى قَلْبِهَا لِتَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ ﴿١٠﴾ وَقَالَتْ لِاُخْتِه۪ قُصّ۪يهِۘ فَبَصُرَتْ بِه۪ عَنْ جُنُبٍ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَۙ ﴿١١﴾ وَحَرَّمْنَا عَلَيْهِ الْمَرَاضِعَ مِنْ قَبْلُ فَقَالَتْ هَلْ اَدُلُّكُمْ عَلٰٓى اَهْلِ بَيْتٍ يَكْفُلُونَهُ لَكُمْ وَهُمْ لَهُ نَاصِحُونَ ﴿١٢﴾ فَرَدَدْنَاهُ اِلٰٓى اُمِّه۪ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ وَلِتَعْلَمَ اَنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ۟ ﴿١٣﴾

Önceki Sonraki


logo