Târık Sûresi
< 590 >
30. Cüz
Hakıykat, Rabbinin kıskıvrak tutub yakalayışı pek çetindir. ﴾12﴿ Çünkü O, ilkin var edenin de, (sonra yeniden diriltib kendisine) döndürecek olanın da ta kendisidir. ﴾13﴿ O, (tevbe' eden mü'minleri) çok yarlığayan, (dostlarını) çok sevendir. ﴾14﴿ Arşın saahibidir. (Zâtinde de, sıfatlarında da) pek yücedir (büyükdür). ﴾15﴿ Ne dilerse hakkıyle yapandır. ﴾16﴿ 17,18. Sana (Habîbim) o orduların, Firavn ve Semuudun haberi geldi ya. ﴾17﴿ 17,18. Sana (Habîbim) o orduların, Firavn ve Semuudun haberi geldi ya. ﴾18﴿ Hayır, o küfredenler (haalâ) tekzîbdedirler. ﴾19﴿ Halbuki Allah, arkalarından (onları) kuşatıcıdır. ﴾20﴿ Daha doğrusu (kâfirlerin tekzîb etdikleri) o (kitâb) çok şerefli bir Kur'andır, ﴾21﴿ Ki mahfuuz bir levhadadır (o). ﴾22﴿
Târık Sûresi
Andolsun o göğe ve Taarıka. ﴾1﴿ «Taarık» ın ne olduğunu sana hangi şey bildirdi? ﴾2﴿ (O, zıyâsiyle karanlığı) delen yıldızdır. ﴾3﴿ Hiçbir nefs haaric değildir, ille onun üzerinde bir gözeten vardır. ﴾4﴿ Şimdi, insan hangi şeyden yaratıldı? (İbretle) baksın. ﴾5﴿ O, atılıb dökülen bir sudan yaratılmışdır, ﴾6﴿ Ki (erkeğin) arka kemiği ile (kadının) göğüs kemikleri arasından çıkıyor o. ﴾7﴿ Şübhe yok ki (Allah) onu (tekrar diriltib) döndürmiye elbette kaadirdir, ﴾8﴿ o günde ki (bütün) sırlar yoklanıb meydana çıkarılacakdır. ﴾9﴿ Artık onun için ne bir kudret, ne de bir yardımcı yokdur. ﴾10﴿ Andolsun o dönüş saahibi olan göğe, ﴾11﴿ o (nebat ile) yarılan yere ki, ﴾12﴿ Hakıykaten o (Kur'an) hak ile (baatılı ayırd eden) kat'î bir kelâmdır. ﴾13﴿ O, bir şaka değildir. ﴾14﴿ Hakıykat, onlar alabildiklerine hileler düzerler. ﴾15﴿ Ben de onların hilelerini (ceza ile) karşılarım. ﴾16﴿ (Habîbim) sen şimdilik o kâfirlere mühlet ver, onları biraz gecikdiriver. ﴾17﴿
سُورَةُ الطَّارِقِ
< ٥٩٠ >
الجزء٣٠
اِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَد۪يدٌۜ ﴿١٢﴾ اِنَّهُ هُوَ يُبْدِئُ وَيُع۪يدُۚ ﴿١٣﴾ وَهُوَ الْغَفُورُ الْوَدُودُۙ ﴿١٤﴾ ذُو الْعَرْشِ الْمَج۪يدُۙ ﴿١٥﴾ فَعَّالٌ لِمَا يُر۪يدُۜ ﴿١٦﴾ هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ الْجُنُودِۙ ﴿١٧﴾ فِرْعَوْنَ وَثَمُودَۜ ﴿١٨﴾ بَلِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ف۪ي تَكْذ۪يبٍۙ ﴿١٩﴾ وَاللّٰهُ مِنْ وَرَٓائِهِمْ مُح۪يطٌۚ ﴿٢٠﴾ بَلْ هُوَ قُرْاٰنٌ مَج۪يدٌۙ ﴿٢١﴾ ف۪ي لَوْحٍ مَحْفُوظٍ ﴿٢٢﴾
سُورَةُ الطَّارِقِ
وَالسَّمَٓاءِ وَالطَّارِقِۙ ﴿١﴾ وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الطَّارِقُۙ ﴿٢﴾ اَلنَّجْمُ الثَّاقِبُۙ ﴿٣﴾ اِنْ كُلُّ نَفْسٍ لَمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌۜ ﴿٤﴾ فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ مِمَّ خُلِقَۜ ﴿٥﴾ خُلِقَ مِنْ مَٓاءٍ دَافِقٍۙ ﴿٦﴾ يَخْرُجُ مِنْ بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَٓائِبِۜ ﴿٧﴾ اِنَّهُ عَلٰى رَجْعِه۪ لَقَادِرٌۜ ﴿٨﴾ يَوْمَ تُبْلَى السَّرَٓائِرُۙ ﴿٩﴾ فَمَا لَهُ مِنْ قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍۜ ﴿١٠﴾ وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الرَّجْعِۙ ﴿١١﴾ وَالْاَرْضِ ذَاتِ الصَّدْعِۙ ﴿١٢﴾ اِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌۙ ﴿١٣﴾ وَمَا هُوَ بِالْهَزْلِۜ ﴿١٤﴾ اِنَّهُمْ يَك۪يدُونَ كَيْدًاۙ ﴿١٥﴾ وَاَك۪يدُ كَيْدًاۚ ﴿١٦﴾ فَمَهِّلِ الْكَافِر۪ينَ اَمْهِلْهُمْ رُوَيْدًا ﴿١٧﴾

Önceki Sonraki


logo