Nice adamlar vardır ki, ne bir ticaret, ne de bir alış-veriş, Allah'ı anmaktan (O'na ibadet etmekten ve emirlerine bağlanmaktan), namazı gereği üzre kılmaktan ve zekât vermekten kendilerini alıkoymaz. Onlar, bir günden (kıyametten) korkarlar ki, o günde kalbler ve gözler korkudan halden hale döner kıvranır. ﴾37﴿
Çünkü Allah, kendilerine yaptıkları işlerin en güzeli ile mükâfat verecek ve fazlından da, onlara daha ziyadesini verecektir. Allah, dilediği kimseye hesabsız rızık verir. ﴾38﴿
Kâfir olanların amelleri ise, dümdüz engin bir arazideki serab gibidir. Susayan, onu bir su zanneder; nihayet ona vardığı zaman, onu zannetiği gibi bir şey bulmaz (işte kâfir de kıyamet günü, yaptığı amelden bir sevab bulamaz). Yanında Allah'ın cezasını bulur. Allah'da onun hesabını (amelinin cezasını) tamamen verir. Allah, çok çabuk hesab görendir. ﴾39﴿
Yahud (kâfirlerin amelleri, fesad ve boşuna oluş bakımından) derin bir denizdeki karanlıklar gibidir. O denizi bir dalga bürüyor; üstünden bir dalga daha. (Gökte de yıldızları kaplayan) bulut var. Bunlar birbiri üstüne yığılmış karanlıklardır ki, kendisi elini çıkarsa, onu göremiyecek kadar... (İşte kâfirlerin amelleri de, hiç bir işe yaramıyan ve fayda temin etmiyen bu karanlıklar gibidir. Kâfir, kalbindeki koyu karanlık sebebiyle hakkı göremez ve hidayete eremez). Allah, kime hidayet yaratmazsa, artık onun için hiç bir nur yoktur. ﴾40﴿
(Ey Rasûlüm), görmedin mi ki, gökte olanlar, yerdekiler, havada kanatlarını çırparak uçan kuşlar, gerçekte hep Allah'ı tesbih ediyorlar. Bunların her biri duasını da, tesbihini de bilmiştir (Allah'ın kendilerine has kıldığı vazifeyi şaşırmazlar.) Allah da bütün yaptıklarını bilir. ﴾41﴿
Bütün göklerin ve yerin mülkiyet ve tasarrufu Allah'ındır. Hep dönüş de, yalnız Allah'adır. ﴾42﴿
Görmedin mi ki, Allah bulutları sürüklüyor; sonra bulutların arasını topluyor (birbirine sıkıştırıyor), sonra onu bir yığın haline getiriyor. İşte görüyorsun ki, yağmur bunların arasından çıkıyor. Allah, gökte dağ halindeki birikintilerden dolu indiriyor da, dilediği kimseye bununla musibet veriyor. Dilediğinden de onu bertaraf ediyor. Şimşeğinin parıltısı nerde ise gözleri alıverecek. ﴾43﴿