Hayır! (Biz) onlara hakkı getirdik; fakat şübhesiz ki onlar, gerçekten yalancıdırlar! ﴾90﴿
Allah, hiçbir çocuk edinmemiştir; O'nunla berâber hiçbir ilâh da yoktur; eğer öyle olsaydı, her ilâh elbette kendi yarattığı ile (kendi bildiğine) giderdi ve mutlaka onlardan bir kısmı diğerine üstün gelirdi. Allah, onların isnâd etmekte oldukları vasıflardan münezzehdir. ﴾91﴿
Görünmeyeni ve görüneni hakkıyla bilendir; şirk koştukları şeylerden pek yücedir. ﴾92﴿
93,94. (Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: “Rabbim! Eğer onların tehdîd edilmekte oldukları şeyi mutlaka bana göstereceksen, o hâlde Rabbim, beni o zâlimler topluluğunun içinde bulundurma!” ﴾93﴿
93,94. (Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: “Rabbim! Eğer onların tehdîd edilmekte oldukları şeyi mutlaka bana göstereceksen, o hâlde Rabbim, beni o zâlimler topluluğunun içinde bulundurma!” ﴾94﴿
(Ey Resûlüm!) Şübhesiz ki biz, onlara va'd etmekte olduğumuz (azâb)ı sana da göstermeye elbette gücü yetenleriz. ﴾95﴿
Kötülüğü, daha güzel olan bir şey ile def' et; biz, onların isnâd etmekte oldukları vasıfları en iyi bileniz. ﴾96﴿
Ve de ki: “Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım.” ﴾97﴿
“Rabbim! (Onların) yanımda bulunmalarından dahi sana sığınırım.” ﴾98﴿
99,100. Nihâyet onlardan (o müşriklerden) birine ölüm geldiği zaman: “Rabbim! Beni geri gönder! Umulur ki ben, terk ettiğim (dünya)da sâlih bir amel işlerim” der. Hayır! Doğrusu o sâdece (boş) bir lâftır, onu söyleyen kendisidir. Artık onların önlerinde, tekrar diriltilecekleri güne kadar (hiçbir şekilde dünyaya dönemeyecekleri) bir perde (olan kabir hayâtı) vardır. ﴾99﴿
99,100. Nihâyet onlardan (o müşriklerden) birine ölüm geldiği zaman: “Rabbim! Beni geri gönder! Umulur ki ben, terk ettiğim (dünya)da sâlih bir amel işlerim” der. Hayır! Doğrusu o sâdece (boş) bir lâftır, onu söyleyen kendisidir. Artık onların önlerinde, tekrar diriltilecekleri güne kadar (hiçbir şekilde dünyaya dönemeyecekleri) bir perde (olan kabir hayâtı) vardır. ﴾100﴿
Sûr'a üflendiği zaman, artık o gün aralarında ne soy sop kalır, ne de birbirlerine bir şey sorarlar. ﴾101﴿
Artık (sevab cihetiyle) kimlerin tartıları ağır gelirse, işte onlar gerçekten kurtuluşa erenlerdir! ﴾102﴿
Kimlerin de tartıları hafif gelirse, işte onlar da kendilerini hüsrâna uğratanlardır; Cehennemde ebedî olarak kalıcıdırlar. ﴾103﴿
Ateş onların yüzlerini yalar ve onlar orada (dudakları ateşten büzülerek) dişleri sırıtmış bir hâldedirler. ﴾104﴿