Ey îmân edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları (kendinize)dostlar edinmeyin; (onlara duyduğunuz) sevgi sebebiyle kendilerine (savaş hazırlıklarınıza dâir haber) ulaştırıyorsunuz; hâlbuki (onlar) size Hakk'tan geleni gerçekten inkâr etmişlerdir.(Unuttunuz mu ki) Rabbiniz olan Allah'a îmân etmenizden dolayı, peygamberi ve husûsan sizi(Mekke'den) çıkarıyorlardı. Eğer benim yolumda cihâd etmek ve rızâmı kazanmak için çıktıysanız (onları dost edinmeyin); (ama siz, içinizde) onlara (duyduğunuz) muhabbeti gizliyorsunuz (onlara muhabbetle sır veriyorsunuz). Hâlbuki ben, gizlediklerinizi de, açıkladıklarınızı da en iyi bilenim. Artık sizden kim bunu yaparsa, o takdirde gerçekten (düz) yolun ortasında sapıtmış olur.﴾1﴿Eğer (onlar) sizi ele geçirirlerse, size düşman kesilirler; ellerini ve dillerini size kötülükle uzatırlar ve kâfir olmanızı arzu ederler.﴾2﴿Elbette kıyâmet günü ne akrabâlarınız, ne de evlâdlarınız size aslâ fayda vermeyecek,(Allah, o gün) aranızı ayıracaktır. Ve Allah, ne yaparsanız hakkıyla görendir.﴾3﴿İbrâhîm'de ve onunla berâber bulunanlarda sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Hani kavimlerine şöyle demişlerdi: “Doğrusu biz, siz den ve Allah'dan başka tapmakta olduklarınız dan uzak kimseleriz! Sizi (bâtıl dîninizi) in kâr ettik; artık (siz) tek olarak Al lah'a îmân edin ceye kadar, si zinle bizim aramızda ebedî olarak düş manlık ve kin başlamıştır.” Ancak İbrâhîm 'in (îmân etmemiş) ba ba sına olan (şu) sözü müstesnâ: “(Allah'dan) senin için mutlakā mağfiret dileyeceğim; fakat senin için Allah'dan (gelecek) hiçbir şeye (bir hidâyet ve mağ firete) mâlik değilim!” (Ve onlar şöy le duâ ettiler:) “Rabbimiz! Ancak sa na tevekkül ettik ve sana yönel dik; dö nüş de ancak sanadır!”﴾4﴿“Rabbimiz! Bizi, inkâr edenler için bir imtihan (vesîlesi) kılma! (Onları bize musallat etme!) Rabbimiz! Bize mağfiret eyle! Şübhesiz ki Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen) ve Hakîm(her işi hikmetli olan) ancak sensin!”﴾5﴿