Artık şefâatçilerin şefâati onlara (kâfirlere) fayda vermez!﴾48﴿Şimdi onlara ne oluyor ki o nasîhatten yüz çeviricidirler.﴾49﴿50,51. Sanki onlar, aslandan ürküp kaçan yaban eşekleridir!﴾50﴿50,51. Sanki onlar, aslandan ürküp kaçan yaban eşekleridir!﴾51﴿Hayır! Onlardan her bir kişi, kendisine açılmış sahîfeler verilmesini (Allah tarafından kendisine de vahyedilmesini) istiyor.﴾52﴿Hayır! Bil'akis (onlar), âhiretten korkmuyorlar!﴾53﴿Hayır! Şübhesiz ki o (Kur'ân), bir nasîhattir.﴾54﴿Artık isteyen ondan nasîhat alır.﴾55﴿Bununla berâber, Allah (hikmetine binâen kendi lütfundan) dilemedikçe nasîhat almazlar! (Kendisinden) sakınılmaya lâyık olan da, bağışlamaya ehil olan da O'dur!﴾56﴿
Kıyamet Sûresi
Kıyâmet gününe yemîn ederim!﴾1﴿(Pişmanlık duyup) dâimâ kendini kınayan nefse de yemîn ederim (ki öldükten sonradiriltileceksiniz)!﴾2﴿İnsan, kendisinin kemiklerini aslâ bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor?﴾3﴿Evet! (Bir araya getiririz!) (Biz) onun parmak uçlarını (parmak izlerine varıncaya kadar) düzenlemeye (eski hâline getirmeye) gücü yetenleriz.﴾4﴿Fakat insan önünde(ki gelecekte) de günâh işlemek ister.﴾5﴿“O kıyâmet günü ne zaman?” diye (alay ederek) sorar.﴾6﴿7,8,9. Fakat; göz kamaştığı, ay tutulduğu (ışığı giderildiği) ve güneşle ay bir araya getirildiği zaman!﴾7﴿7,8,9. Fakat; göz kamaştığı, ay tutulduğu (ışığı giderildiği) ve güneşle ay bir araya getirildiği zaman!﴾8﴿7,8,9. Fakat; göz kamaştığı, ay tutulduğu (ışığı giderildiği) ve güneşle ay bir araya getirildiği zaman!﴾9﴿O gün insan: “Kaçacak yer nerede?” der!﴾10﴿Hayır! Sığınacak bir yer yoktur!﴾11﴿O gün varıp durulacak yer, ancak Rabbinin huzûrudur.﴾12﴿O gün insan, (yapıp) öne sürdüğü ve (yapmayıp) geri bıraktığı (herşeyi)nden haberdâr edilir.﴾13﴿14,15. Daha doğrusu insan, (kurtulmak için, bütün) ma'zeretlerini ortaya atsa da, kendi nefsine (bizzat kendisi) şâhiddir!﴾14﴿14,15. Daha doğrusu insan, (kurtulmak için, bütün) ma'zeretlerini ortaya atsa da, kendi nefsine (bizzat kendisi) şâhiddir!﴾15﴿(Habîbim, yâ Muhammed! Cebrâîl sana vahyi bitirmeden) onu (Kur'ân'ı) acele(ezber) etmek için, dilini onunla kımıldatma!﴾16﴿Şübhesiz ki onu (senin kalbinde) toplamak ve onu (sana) okutmak bize âiddir.﴾17﴿O hâlde onu (sana) okuduğumuz zaman, artık (sen) onun okunuşunu ta'kib et!﴾18﴿Sonra şübhesiz onu açıklamak da bize âiddir.﴾19﴿