(Habîbim) sen onları bulacağı vakt ile, emr (-i ilâhî) nin yerini hasret (ve nedamet) günü ile korkut. Onlar gaflet içindedirler, onlar haalâ îman etmiyorlar. ﴾39﴿
Şübhe yok ki (bütün) arza ve onun üzerinde bulunan kimselere biz vâris olacağız biz. Onlar (nihayet) ancak bize döndürüleceklerdir. ﴾40﴿
Kitabda Ibrâhîmi de an. Çünkü o, sıdkı bütün bir peygamberdi. ﴾41﴿
Bir vakit o, babasına (şöyle) demişdi: «Ey babam, işitmez, görmez, sana hiç bir fâidesi olmaz şeylere neye tapıyorsun»? ﴾42﴿
«Ey atam, bana muhakkak ki sana gelmeyen bir ilim gelmişdir. O halde bana uy da seni dümdüz bir yola çıkarayım». ﴾43﴿
«Ey babam, şeytana tapma. Çünkü şeytan, hakkıyle esirgeyen (Allah) a çok aasî olmuşdur». ﴾44﴿
«Ey babam, hakıykaten korkuyorum ki çok esirgeyen (Allahdan sana bir azâb gelib çatar da şeytana yâr olmuş olursun». ﴾45﴿
(Babası) dedi ki: «Ey İbrâhîm, sen benim Tanrılarımdan yüz mü çeviricisin? Andolsun ki vaz geçmezsen seni muhakkak taşlarım. Uzun bir müddet benden ayrıl, git». ﴾46﴿
(İbrâhîm şöyle) dedi: «Üstüne selâmet. Senin için Rabbime istiğfar edeceğim. Çünkü O, bana çok lûtufkârdır». ﴾47﴿
«Sizi ve Allahdan başka tapdıklarınızı bırakıb çekiliyorum. Rabbime düâ ediyorum. Umulur ki Rabbime düâ sayesinde (sizin gibi) bedbaht olmam». ﴾48﴿
İşte (İbrâhîm) onları ve Allahdan başka tapdıklarını bırakıb çekilince biz ona İshaakı ve Ya'kubu ihsan etdik ve her birini peygamber yapdık. ﴾49﴿
Bunlara rahmetimizden (peygamberlik, mal ve evlâd) lûtfetdik. Onlar için çok yüce sadâkat dili de verdik. ﴾50﴿
Kitabda Musâyi da an. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş (bir zât) di. Resul bir peygamberdi. ﴾51﴿