Hızır dedi ki: “-Sen, benimle asla sabredemezsin, demedim mi sana?” ﴾75﴿
Mûsa şöyle dedi: “- Eğer bundan sonra bir şey sorarsam, artık bana arkadaşlık etme. Doğrusu tarafımdan (yapılacak) son özre ulaştın.” ﴾76﴿
Bunun üzerine yine gittiler. Sonunda bir memleket halkına vardılar ki, ora halkından yemek istedikleri halde, kendilerini misafir etmekten çekinmişlerdi. Derken yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. Hızır onu hemen doğrultuverdi. (Mûsa, ona) dedi ki: “-İsteseydin, bu işine karşı bir ücret (ekmek parası) alırdın.” ﴾77﴿
Hızır şöyle dedi: “-İşte bu itiraz, seninle benim aramın ayrılmasına sebep olmuştur. Sana, o sabredemeğin şeylerin iç yüzünü haber vereyim: ﴾78﴿
Evvelâ gemi, denizde çalışan bir takım yoksullarındı. Ben, o gemiyi kusurlu yapmak istedim. (Çünkü) ötelerinde, her sağlam gemiyi zorla alan bir padişah vardı. ﴾79﴿
Oğlana gelince; onun ebeveyni mümin kimselerdi. Bunun için oğlanın bunları azgınlık ve küfür ile sarmasından sakındık da, ﴾80﴿
İstedik ki, onların Rabbi bu oğlanın yerine, kendilerine temizlikçe daha hayırlısını, merhametçe daha yakınını versin. ﴾81﴿
Duvara gelince, duvar şehirde iki yetim oğlanındı. Duvarın altında, bu oğlanlar için saklı bir define vardı. Babaları da sâlih bir kimse idi. Onun için Rabbin diledi ki, ikisi de rüşdlerine ersinler ve definelerini çıkarsınlar. Bu, Rabbinden bir merhamet idi. Ben, bunları kendi görüşümle yapmadım (Allah'ın emriyle yaptım). İşte senin sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur.” ﴾82﴿
Ey Rasûlüm, bir de sana Zü'l-Karneyn'den (haber) soruyorlar, (müşrikler seni imtihan etmek için). De ki: “- Size ondan bir haber anlatacağım: ﴾83﴿