Vaktâ ki, emrimiz geldi, onun (o yurdun) üstünü altına çevirdik ve onun üzerine ateşte pişirilmiş, birbirine bitişik bulunmuş balçıktan taşlar yağdırdık. ﴾82﴿
(O taşlar) Rabbin indinde nişanlanmış idi, ve o, zalimlerden uzak değildir. ﴾83﴿
Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik). Dedi ki: «Ey Kavmim! Allah'a ubûdiyette bulunun, sizin için O'ndan başka bir mabûd yoktur. Ve ölçeği ve teraziyi eksik kılmayın. Şüphe yok, ben sizi bir hayır içinde görüyorum. Ve ben muhakkak ki, sizin üzerinize bir kaplayıcı günün azabından korkarım.» ﴾84﴿
«Ve ey kavmim! Ölçeği de, teraziyi de adâlet ile ifâ edin ve nâsa eşyalarını eksiltmeyin ve yeryüzünde müfsidler olarak fesad çıkarmayın.» ﴾85﴿
«Eğer siz imân etmiş kimseler iseniz Allah'ın geri bıraktığı sizin için hayırlıdır ve ben sizin üzerinize bir muhafız değilim.» ﴾86﴿
Dediler ki: «Ey Şuayb! Atalarımızın ibadet ettikleri şeyleri veya mallarımızda dilediğimizi işlememizi, terk etmemizi sana namazın mı emrediyor? Şüphe yok elbette sen, çok ilim ve akıl sahibisin.» ﴾87﴿
Dedi ki: «Ey kavmim! Haber veriniz, eğer ben Rabbim tarafından bir açık bürhan üzere isem ve beni kendi tarafından güzel bir rızk ile merzûk etmiş ise ve ben sizi nehyettiğim şey hususunda size muhalefet etmek istemem, ben ise başka değil, gücüm yettiği kadar ıslah isterim ve benim muvaffakiyetim ancak Allah Teâlâ iledir. Yalnız O'na tevekkül ettim ve ancak O'na dönerim.» ﴾88﴿