(Ey Resûlüm!) Îmân edenlere de ki, Allah'ın (cezâlandırma) günlerini(n geleceğini)ummayan kimseleri bağışlasın (aldırmasın)lar; tâ ki (Allah), her topluluğa kazanmakta olduklarının karşılığını versin! ﴾14﴿
Kim sâlih bir amel işlerse, artık kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa, o takdirde kendi aleyhinedir. Sonra ancak Rabbinize döndürüleceksiniz. ﴾15﴿
And olsun ki, İsrâiloğullarına kitab, hüküm ve peygamberlik verdik; onları temiz şeylerden rızıklandırdık ve kendilerini (o zamanki) âlemlere üstün kıldık. ﴾16﴿
Hem onlara bu emir hakkında (din husûsunda) açık deliller verdik. Fakat (onlar), ancak kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki azgınlıktan (ve hasedden) dolayı ihtilâfa düştüler. Şübhesiz ki Rabbin, üzerinde ihtilâfa düşegeldikleri şeyler hakkında kıyâmet günü aralarında hüküm verecektir. ﴾17﴿
Sonra da seni o emir hakkında (din husûsunda) bir şeriat (bir yol ve usûl) üzerinde kıldık. Artık (sen) ona tâbi' ol; ve bilmeyenlerin (nefsânî) arzularına uyma! ﴾18﴿
Çünki onlar, Allah'dan (gelecek) hiçbir şeyi senden def' edemezler. Ve şübhesiz ki zâlimler, birbirlerinin dostlarıdır. Allah da takvâ sâhiblerinin dostudur. ﴾19﴿
Bu (Kur'ân), insanlara (kurtuluş yollarını gösteren) basîretler (deliller)dir ve kat'î olarak îmân edecek bir topluluk için bir hidâyet ve bir rahmettir. ﴾20﴿
Yoksa kötülükleri işleyenler, hayatlarında ve ölümlerinde kendilerini, îmân edip sâlih amel işleyen kimselerle bir tutacağımızı mı sandı(lar)? Ne kötü hüküm veriyorlar! ﴾21﴿
Ve Allah, gökleri ve yeri hak ile (herşeyi, yerli yerinde) yarattı ki (kudretine delâlet etsin) ve herkes kazandığının karşılığını görsün! Ve (o gün) onlara haksızlık edilmez. ﴾22﴿