İşte Allah'ın, îmân edip sâlih ameller işleyen kullarına müjdelediği (mükâfât), budur!(Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: “(Ben) sizden buna (size olan teblîğ vazîfeme) karşı, akrabâlıkta (âl-i beytime) muhabbetten başka bir ecir istemiyorum!” Kim bir iyilik yaparsa, kendisine onda bir iyilik artırırız. Şübhesiz ki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Şekûr(iyiliklere çok mükâfât veren)dir. ﴾23﴿
Yoksa (senin için): “Allah'a bir yalan iftirâ etti” mi diyorlar? Eğer Allah dilerse, senin kalbini de mühürler. Çünki Allah, bâtılı yok eder ve sözleriyle hakkı gerçekleştirir. Şübhesiz ki O, sînelerin içinde olanı hakkıyla bilendir. ﴾24﴿
Hem O, kullarından tevbeleri kabûl eden, kötülükleri affeden ve yapmakta olduklarınızı bilendir. ﴾25﴿
Ve îmân edip sâlih ameller işleyenlere icâbet eder (onların duâlarına cevab verir) ve fazlından onlara (mükâfâtlarını) arttırır. Kâfirlere gelince, onlar için (çok) şiddetli bir azab vardır. ﴾26﴿
Bununla berâber Allah, kullarına (herbirine) rızkı bol bol verse idi, elbette yeryüzünde azgınlık ederlerdi; fakat (O, rızkı dilediğine) dilediği mikdarda indirir. Şübhesiz ki O, kullarından hakkıyla haberdâr olandır, (onları) hakkıyla görendir. ﴾27﴿
Ve O, (insanlar) ümidlerini kestikten sonra yağmuru indiren ve rahmetini yayandır. Çünki O, Velî (hakiki dost ve yardımcı olan)dır, Hamîd (hamd edilmeye çok lâyık)tır. ﴾28﴿
Göklerin ve yerin ve onlarda yaydığı her hareketli mahlûkun yaratılışı O'nun delillerindendir. Ve O, dilediği zaman onları (mahşerde) bir araya getirmeye hakkıyla gücü yetendir. ﴾29﴿
Hem size isâbet eden herhangi bir musîbet, işte kendi ellerinizin işlediği (o günahlar)yüzündendir; bununla berâber (Allah) birçoğunu affeder. ﴾30﴿
Ve siz yeryüzünde (Allah'ı) âciz bırakacak kimseler değilsiniz! Sizin için Allah'dan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır. ﴾31﴿