Şûrâ Sûresi
< 484 >
25. Cüz
Allah (ın dîni) hakkında, kendisine icabet edilen şey'in ardından, (haalâ) münâkaşa edenlerin (öne sürecekleri bütün) hüccetleri Rableri indinde boşdur. Onların üzerlerine hem (inâdlarından dolayı) bir gazab, hem (küfürlerinden nâşî) kendilerine çetin bir azâb vardır. ﴾16﴿ Allah, hakkın ikaamesine sebeb olmak üzere kitab (lar) ı ve mîzânı indirendir. Ne bilirsin, belki de o saat yakındır. ﴾17﴿ Buna inanmaz olanlar onun çabuk (gelmesini) ister (ler). İnananlar ise ondan korku içindedirler. Bilirler ki o, şübhesiz hakdır. Gözünüzü açın ki o saat hakkında (şübhelenib) mücâdele edenler herhalde (hakdan) uzak bir sapıklık (çukurun) dadırlar. ﴾18﴿ Allah, kullarına çok lûtufkârdır. Kimi dilerse onu rızıklandırır. O (muradına haakim ve) kavidir, yegâne gaalibdir. ﴾19﴿ Kim âhiret ekimi dilerse onun ekinini artırırız. Kim de (sâde) dünyâ ekimini isterse ona da (yalınız) bundan veririz. Âhiretde ise onun hiçbir, nasıybi yokdur. ﴾20﴿ Yoksa onların Allahın izin vermediği şeyleri (o fâsid) dîn (lerin) den kendilerine şerîat (çıkarıb) yapan ortakları mı var? Eğer o fasıl kelimesi olmasaydı aralarında mutlakaa (dünyâda icra) edilmiş (işleri bitirilmiş) di bile. Şübhesiz ki o zaalimler için hakkı çetin bir azâb vardır. ﴾21﴿ Sen o zaalimlerin (dünyâda) işleyib kazandıkları (kötülükler) yüzünden (kıyamet gününde nasıl) korkulara dûçâr olacaklarını — ki bu (kötülüklerin cezası o gün mutlakaa) onların başına gelecekdir — göreceksin. İman edib de iyi iyi amel (ve hareket) lerde bulunanlar ise cennetlerin (haas) bağçelerindedir. Rableri huzurunda ne dilerlerse (hepsi) onlarındır. İşte bu, büyük fazl (-u kerem) in ta kendisidir. ﴾22﴿
سُورَةُ الشُّورٰى
< ٤٨٤ >
الجزء٢٥
وَالَّذ۪ينَ يُحَٓاجُّونَ فِي اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ مَا اسْتُج۪يبَ لَهُ حُجَّتُهُمْ دَاحِضَةٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ شَد۪يدٌ ﴿١٦﴾ اَللّٰهُ الَّذ۪ٓي اَنْزَلَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ وَالْم۪يزَانَۜ وَمَا يُدْر۪يكَ لَعَلَّ السَّاعَةَ قَر۪يبٌ ﴿١٧﴾ يَسْتَعْجِلُ بِهَا الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِهَاۚ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مُشْفِقُونَ مِنْهَاۙ وَيَعْلَمُونَ اَنَّهَا الْحَقُّۜ اَلَٓا اِنَّ الَّذ۪ينَ يُمَارُونَ فِي السَّاعَةِ لَف۪ي ضَلَالٍ بَع۪يدٍ ﴿١٨﴾ اَللّٰهُ لَط۪يفٌ بِعِبَادِه۪ يَرْزُقُ مَنْ يَشَٓاءُۚ وَهُوَ الْقَوِيُّ الْعَز۪يزُ۟ ﴿١٩﴾ مَنْ كَانَ يُر۪يدُ حَرْثَ الْاٰخِرَةِ نَزِدْ لَهُ ف۪ي حَرْثِه۪ۚ وَمَنْ كَانَ يُر۪يدُ حَرْثَ الدُّنْيَا نُؤْتِه۪ مِنْهَا وَمَا لَهُ فِي الْاٰخِرَةِ مِنْ نَص۪يبٍ ﴿٢٠﴾ اَمْ لَهُمْ شُرَكٰٓؤُ۬ا شَرَعُوا لَهُمْ مِنَ الدّ۪ينِ مَا لَمْ يَأْذَنْ بِهِ اللّٰهُۜ وَلَوْلَا كَلِمَةُ الْفَصْلِ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْۜ وَاِنَّ الظَّالِم۪ينَ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴿٢١﴾ تَرَى الظَّالِم۪ينَ مُشْفِق۪ينَ مِمَّا كَسَبُوا وَهُوَ وَاقِعٌ بِهِمْۜ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ف۪ي رَوْضَاتِ الْجَنَّاتِۚ لَهُمْ مَا يَشَٓاؤُ۫نَ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ ذٰلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الْكَب۪يرُ ﴿٢٢﴾

Önceki Sonraki


logo