Gerçekten ben bir kadın buldum, Sebe' halkına padişahlık yapıyor, kendisine (padişahların muhtaç olduğu) her şey verilmiş. Muhteşem bir tahtı da var. ﴾23﴿
Onu ve kavmini, Allah'a değil, güneşe tapıyorlar buldum. Şeytan onlara amellerini süslü göstermiş, böylece kendilerini hak yoldan sapıtmış da doğru yola giremiyorlar. ﴾24﴿
(Şeytan onlara amellerini süslü gösterdi ki), göklerde ve yerde gizli olan yağmur ve nebatı meydana çıkaran, gizledikleri ve açıkladıkları şeylerin hepsini bilen Allah'a secde etmesinler. () ﴾25﴿
Allah, O varlıktır ki, ondan başka bir ilâh yoktur; büyük arşın Rabbidir.” ﴾26﴿
(Süleyman Hüdhüd adlı kuşa şöyle) dedi: “- Bakalım doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mı oldun? ﴾27﴿
Bu mektubumu götür de bırak onlara. Sonra yanlarından çekil de bak, ne neticeye varacaklar.” ﴾28﴿
(Sebe' hükümdarı Belkıs kavmine) dedi ki: “- Ey seçkin topluluk! Bana çok iyi bir mektup bırakıldı. ﴾29﴿
O, muhakkak ki Süleyman'dandır ve o (mektubun ilk satırı) bismillâhirrahmânirrahîm'dir. ﴾30﴿
(Sonra mektupta şöyle denilmektedir): Bana karşı baş kaldırmayın ve müslüman olarak bana gelin. ﴾31﴿
Ey seçkin topluluk! Bana bu işim hakkında bir fikir verin. Sizin görüşünüz olmadan ben hiç bir işi yapmış değilim.” ﴾32﴿
(Kavmin ileri gelenleri Belkıs'a şöyle) dediler: “- Biz, kuvvet sahibiyiz ve cesur savaşçıyız. Bununla beraber emir sana aiddir (savaş emrine de, sulh emrine de uyarız). Artık bak, ne emredeceksin.” ﴾33﴿
(Padişah Belkıs onlara şöyle) dedi: “- Doğrusu padişahlar bir memlekete girdikleri zaman, orasını perişan ederler ve halkının şerefli kimselerini (öldürerek, esir ederek, mal ve mülklerini yağma ederek) zelil kılarlar. İşte bunlar da böyle yaparlar. ﴾34﴿
Ben onlara (Süleyman'a) bir (heyetle) hediye göndereyim de bakayım, elçiler ne ile dönecekler (hediyem kabul mü edilecek, yoksa red mi edilecek)?” ﴾35﴿