Vicdanları bunların Allah’tan olduğuna tam kanaat getirdiği halde, bile bile yanlışta ısrar etmeleri ve boş bir büyüklenme ile onları inkâr ettiler. Ama neticede, işi gücü bozgunculuk olan o gürûhun âkibeti nasıl oldu, bir bak!﴾14﴿Doğrusu biz Dâvûd’a ve Süleyman’a husûsî bir ilim verdik. İkisi de: “Bizi mü’min kullarının birçoğuna üstün kılan Allah’a hamdolsun” dediler.﴾15﴿Süleyman Dâvûd’a mirasçı oldu. Şöyle dedi: “Ey insanlar! Bize kuşların dili öğretildi ve bize her güzel şeyden bir nasip verildi. Şüphesiz bu, apaçık bir lutuftur.”﴾16﴿Günün birinde cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan orduları emri üzere Süleyman’ın huzurunda toplandılar. Hepsi birlikte onun tarafından düzenli bir şekilde sevk ve idâre ediliyordu.﴾17﴿Nihâyet karıncalar vâdisine geldiklerinde, bir karınca: “Ey karıncalar, yuvalarınıza girin; Süleyman ve orduları farkınıza varmadan sizi çiğneyip ezmesinler!” dedi.﴾18﴿Bu sözleri işiten Süleyman masum bir mutluluk içinde tebessüm etti ve: “Rabbim! Bana, anama ve babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve râzı olacağın sâlih ameller işlemeye beni muvaffak kıl. Rahmetinle beni sâlih kullarının arasına ilhâk eyle!” diye yalvardı.﴾19﴿Bu arada Süleyman ordusundaki kuşları teftiş etti. Şöyle dedi: “Bana ne oluyor ki, Hüdhüd’ü göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?”﴾20﴿“Madem öyle, onu şiddetli bir şekilde cezalandıracağım, belki de kafasını koparacağım, ya da bana mazeretini gösteren apaçık bir delil getirir.”﴾21﴿Çok geçmeden Hüdhüd çıkageldi ve Süleyman’a dedi ki: “Ben, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sana Sebe’ kavminden çok mühim ve doğruluğu kesin bir haber getirdim.”﴾22﴿