Muhakkak o kimseler ki kâfir olmuşlardır, onları korkutsan da, korkutmasan da onlar için müsavîdir, onlar imâna gelmezler. ﴾6﴿
Allah Teâlâ onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir, onların gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap da vardır. ﴾7﴿
İnsanlardan birtakımı da, «Biz Allah'a ve ahiret gününe inandık,» derler. Halbuki onlar inanmış değillerdir. ﴾8﴿
Onlar Allah'ı ve imân etmiş zâtları aldatmak isterler. Halbuki onlar kendi nefislerinden başkasını aldatamazlar da bunun farkında olamazlar. ﴾9﴿
Onların kalplerinde bir hastalık vardır. Allah Teâlâ da onlar için hastalığı artırmıştır. Ve onlar için yalan söylemeleri sebebiyle gâyet acı bir azap vardır. ﴾10﴿
Onlara, «Yeryüzünde fesatta bulunmayınız,» denilince onlar, «Biz ancak ıslah edici kimseleriz,» derler. ﴾11﴿
Haberiniz olsun ki müfsid olan şahıslar, onların kendileridir. Fakat bunu anlamazlar. ﴾12﴿
Ve onlara: «Siz de nâsın imân ettiği gibi imân edin,» denilince derler ki: «Biz o sefihlerin imân ettiği gibi imân eder miyiz?» Muhakkak biliniz ki sefih olan ancak kendileridir. Fakat bilmezler. ﴾13﴿
Onlar imân edenlere rastgelince, «Biz imân ettik,» derler. Kendi şeytanları ile yalnız kalınca da, «Biz sizinle beraberiz, biz ancak o imân edenler ile istihzâda bulunan kimseleriz,» derler. ﴾14﴿
Allah Teâlâ ise onlar ile istihzâ eder. Onları kendi azgınlıklarında şaşkın bir halde bırakır. ﴾15﴿
Onlar (o münafıklar) o kimselerdir ki, hidâyet mukabilinde dalâleti satın almışlardır. Onların bu ticaretleri bir kazanç temin etmemiştir. Ve onlar hidâyete ermiş kimseler değildir. ﴾16﴿