De ki: “Eğer âhiret yurdu (Cennet) Allah katında başka insanlara değil de, sâdece size âid ise, (ve bu iddiânızda) doğru kimseler iseniz, haydi ölümü temennî edin!” ﴾94﴿
Hâlbuki ellerinin işlediği (günahlar) yüzünden, onu ebedî olarak aslâ temennî etmeyeceklerdir. Allah ise, zâlimleri hakkıyla bilendir. ﴾95﴿
And olsun ki, onları hayâta karşı insanların, hattâ şirk koşanların en hırslısı bulursun! Her biri bin sene yaşatılmayı arzu eder. Hâlbuki (çok) yaşatılması, onu azabdan uzaklaştırıcı değildir. Allah, ne yaparlarsa hakkıyla görendir. ﴾96﴿
(Ey Resûlüm!) De ki: “Kim Cebrâîl'e düşman ise, artık şübhesiz (bilsin) ki onu (o Kur'ân'ı) senin kalbine, Allah'ın izniyle, kendinden önceki (kitab)ları tasdîk edici ve mü'minler için bir hidâyet ve müjde olmak üzere o (Cebrâîl) indirmiştir.” ﴾97﴿
Kim Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrâîl'e ve Mîkâîl'e düşman ise, şübhesiz Allah da o kâfirlerin düşmanıdır. ﴾98﴿
Celâlim hakkı için, sana apaçık âyetler indirdik! Hâlbuki onları fâsıklardan başkası inkâr etmez. ﴾99﴿
Nitekim ne zaman söz vererek bir andlaşma yapsalar, içlerinden bir kısmı onu bozmadı mı? Hayır! Onların çoğu îmân etmezler. ﴾100﴿
Hem onlara, Allah tarafından yanlarında olanı (Tevrât'ı) tasdîk edici bir peygamber gelince, kendilerine kitab verilenlerden bir tâife, sanki kendileri bilmiyorlarmış gibi, Allah'ın kitâbını sırtlarının gerisine attılar. ﴾101﴿