Tevbe Sûresi
< 200 >
10. Cüz
Onlar oturanlarla beraber olmalarını hoş gördüler. Kalblerine mühür vurulmuş onların. Bundan dolayı onlar (cihâdda olan hikmeti, gaayeyi, Resule muvaafakatdaki seâdeti, ondan geri kalmanın şekâavetini) iyice anlamazlar. ﴾87﴿ Fakat o peygamber ve onun maiyyetinde bulunan mü'minler mallariyle, canlariyle savaşdılar. İşte onlar! Bütün hayırlar onlarındır. Onlar umduklarına kavuşanların da ta kendileridir. ﴾88﴿ Allah onlar için — kendileri içinde ebedî kalıcı olmak üzere — altından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte bu, en büyük seâdetdir. ﴾89﴿ Bedevilerden özür dermiyan edenler kendilerine izin verilsin diye geldiler. Allaha ve Resulüne yalan söyleyenler de oturub kaldılar). İçlerinden kâfir olanları pek acıklı bir azâb çarpacakdır. ﴾90﴿ Allaha ve Resulüne hayrhah olmak şartiyle ne zaiflere, ne hastalara, ne de (fakirliklerinden dolayı seferde) harcayacaklarını bulamayanlara (geri kalmakda) bir günâh (ve mes'ûliyyet) yokdur. (Onlar geri kalmakla beraber memleketde iyilik ediyorlar), iyilik edenlere karşı (da muâhazeye) bir yol yokdur. Allah çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir. ﴾91﴿ Bir de şunlara günâh (ve mes'ûliyyet) yokdur ki: Kendilerini bindir (ib sevk et) men için ne zaman sana geldilerse, «Size bir binek bulamıyorum» dedin ve (bu uğurda kendileri) harcayacak bir şey bulamadılar da kederlerinden gözleri yaş döke döke döndüler. ﴾92﴿ (Muâhazeye) yol ancak o kimselerdir ki zengin oldukları halde (yurdlarında kalmak için) senden izin isterler. Bunlar geri kalanlarla beraber olmıya rızaa gösterdiler. Allah da kalblerini mühürledi. Artık onlar (âkıbetlerindeki acılığı) bilmezler. ﴾93﴿
سُورَةُ التَّوْبَةِ
< ٢٠٠ >
الجزء١٠
رَضُوا بِاَنْ يَكُونُوا مَعَ الْخَوَالِفِ وَطُبِعَ عَلٰى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَفْقَهُونَ ﴿٨٧﴾ لٰكِنِ الرَّسُولُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُ جَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الْخَيْرَاتُۘ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ﴿٨٨﴾ اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ۟ ﴿٨٩﴾ وَجَٓاءَ الْمُعَذِّرُونَ مِنَ الْاَعْرَابِ لِيُؤْذَنَ لَهُمْ وَقَعَدَ الَّذ۪ينَ كَذَبُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ سَيُص۪يبُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴿٩٠﴾ لَيْسَ عَلَى الضُّعَفَٓاءِ وَلَا عَلَى الْمَرْضٰى وَلَا عَلَى الَّذ۪ينَ لَا يَجِدُونَ مَا يُنْفِقُونَ حَرَجٌ اِذَا نَصَحُوا لِلّٰهِ وَرَسُولِه۪ۜ مَا عَلَى الْمُحْسِن۪ينَ مِنْ سَب۪يلٍۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌۙ ﴿٩١﴾ وَلَا عَلَى الَّذ۪ينَ اِذَا مَٓا اَتَوْكَ لِتَحْمِلَهُمْ قُلْتَ لَٓا اَجِدُ مَٓا اَحْمِلُكُمْ عَلَيْهِۖ تَوَلَّوْا وَاَعْيُنُهُمْ تَف۪يضُ مِنَ الدَّمْعِ حَزَنًا اَلَّا يَجِدُوا مَا يُنْفِقُونَۜ ﴿٩٢﴾ اِنَّمَا السَّب۪يلُ عَلَى الَّذ۪ينَ يَسْتَأْذِنُونَكَ وَهُمْ اَغْنِيَٓاءُۚ رَضُوا بِاَنْ يَكُونُوا مَعَ الْخَوَالِفِۙ وَطَبَعَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٩٣﴾

Önceki Sonraki


logo