Nihayet o putları paramparça etti, yalnız bunların büyüğünü bıraktı ki, belki ona müracaat ederler (de hadiseyi sorarlar). ﴾58﴿
(Kâfirler bayram yerinden döndükleri zaman) dediler ki: “- Bunu, bizim İlâhlarımıza kim yaptı? Muhakkak o, zalimlerden biridir.” ﴾59﴿
(Yine kâfirlerden bir takımı) dediler: “- İşittik ki, bir delikanlı bunları kötülüyor, kendisine İbrâhîm deniyormuş.” ﴾60﴿
(Nemrud ve kavminin ileri gelenleri şöyle) dediler: “- Öyle ise, onu insanların gözleri önüne getirin, belki (yaptığı işe) şahidlik ederler.” ﴾61﴿
(Hz. İbrâhîmi huzura getirdikleri zaman ona şöyle) dediler: “- Sen mi bunu İlâhlarımıza yaptın, ey İbrâhîm?” ﴾62﴿
İbrâhîm dedi ki: “Belki onların şu büyüğü bunu yapmıştır. Sorun bakalım onlara, eğer söylerlerse... ﴾63﴿
Bunun üzerine vicdanlarına müracaat ettiler de: “- Doğrusu siz haksızsınız.” dediler. ﴾64﴿
Sonra yine eski kafalarına (akıllarına) döndüler (ve Nemrud İbrâhîm'e şöyle dedi.) Sen gerçekten biliyorsun ki, bu putlar konuşamazlar. ﴾65﴿
İbrâhîm: “- O halde Allah'ı bırakıb da size hiç bir fayda veremiyecek ve zarar da yapamıyacak şeylere mi tapıyorsunuz? ﴾66﴿
Yuh size ve Allah'dan başka taptıklarınıza! Hâlâ akıllanmıyacak mısınız?” dedi. ﴾67﴿
(Nemrud ve kavmi şöyle) dediler: “- Bunu (İbrâhîm'i) yakın da İlâhlarınızın öcünü alın; eğer bir iş yapacaksanız...” ﴾68﴿
(Kudret sahibi olan) biz de dedik ki: “- Ey ateş! İbrâhîm'e karşı serin ve selâmet ol.” ﴾69﴿
İbrâhîm'e bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz, kendilerini daha ziyade hüsrana düşürdük. (üzerlerine sinek musallat ederek onları helâk ettik). ﴾70﴿
Böylece İbrâhîm'i ve (kardeşinin oğlu) Lût'u, (Nemrud ve kavminden) kurtardık ve onları, içinde alemlere bereketler verdiğimiz arza (Şam'a) ulaştırdık. ﴾71﴿
İbrâhîme (evlad olarak) İshak'ı, üstelik bir de Yakûb'u ihsan ettik ve her birini salih kimselerden yaptık. ﴾72﴿