Onlar Mescid-i Harâm’ın yönetimine lâyık olmadıkları halde, insanların orada ibâdet etmesini engelleyip dururken Allah onlara niye azap etmesin ki? Mescid-i Harâm’ın hizmet ve yönetimine lâyık olanlar, ancak Allah’a karşı gelmekten sakınan ve içleri O’na karşı saygıyla dopdolu olarak buyruklarını titizlikle yerine getiren mü’minlerdir. Fakat onların çoğu bunu bilmez. ﴾34﴿
Onların Kâbe’deki ibâdetleri, ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. Öyleyse inkâr etmenizden dolayı tadın azabı! ﴾35﴿
İnkâra saplananlar, mallarını insanları Allah yolundan çevirmek için harcarlar. Onu böylece harcamaya devam edeceler. Ama harcanan bu mal onlara bir pişmanlık sebebi olacak. Çünkü hedeflerine varamadan mağlup edilecekler. Neticede kâfirler toplanıp cehenneme sürülecekler. ﴾36﴿
Allah böylece murdar olanı temiz olandan ayırır, sonra murdar olanları birbiri üstüne yığıp, hepsini bir balya hâline getirir ve ardından cehenneme doldurur. İşte onlar, en büyük zarara uğrayanların tâ kendileridir. ﴾37﴿
Rasûlüm! Kâfirlere söyle, eğer inkâr ve düşmanlıklarından vazgeçerlerse önceki bütün günahları bağışlanacaktır. Yok, eğer yeniden düşmanlığa dönerlerse, o takdirde, önceki nesillere uygulanan ilâhî helâk kanunu bunlar için de geçerlidir. ﴾38﴿
O halde hiçbir fitne kalmayıncaya ve bütün hâkimiyet sadece Allah’ın oluncaya kadar o kâfirlerle savaşın. Şayet küfür ve isyandan vazgeçerlerse, şüphesiz Allah, onların yaptıklarını görmektedir. ﴾39﴿
Eğer imandan yüz çevirirlerse, artık bilin ki Allah sizin mevlânızdır. O, ne güzel mevlâ, ne güzel yardımcıdır. ﴾40﴿