A'râf Sûresi
< 174 >
9. Cüz
De ki: “Benim kendim için, Allah'ın dilemesi dışında, ne bir faydaya, ne de bir zarara mâlik değilim! Çünki gaybı biliyor olsaydım, daha çok hayır elde ederdim ve bana hiçbir kötülük dokunmazdı! Ben ancak, îmân edecek bir kavim için bir korkutucu ve bir müjdeleyiciyim.” ﴾188﴿ Sizi tek bir nefisten (Âdem'den) yaratan ve ondan da gönlü ona ısınsın diyeeşini (Havvâ'yı) yaratan O'dur. İşte ne zaman ki (o) onu örtüp bürüdü, (eşi) hafif bir yük yüklendi de onu (bir müddet) gezdirdi. Nihâyet (yükü) ağırlaşınca Rablerine şöyle duâ ettiler: “Yemîn olsun ki, eğer bize kusursuz bir çocuk verirsen, elbette (bu ni'metine de)şükredenlerden oluruz!” ﴾189﴿ Fakat (onların neslinden öyle insanlar da var ki, Allah) onlara kusursuz bir çocuk verince, kendilerine verdiği (bu çocuk) hakkında O'na (Allah'a) birtakım ortaklar koşmağa başladılar. Hâlbuki Allah, onların ortak koşmakta oldukları şeylerden pek yücedir. ﴾190﴿ Kendileri de yaratılıyor oldukları hâlde, hiçbir şey yaratamayacak şeyleri(Allah'a) şirk mi koşuyorlar? ﴾191﴿ Hâlbuki (bu putlar) ne onlara bir yardımda bulunabilirler, ne de kendi nefislerine yardım edebilirler. ﴾192﴿ Eğer onları hidâyete de da'vet etseniz, size tâbi' olmazlar. Siz onları çağırsanız da suskun kimseler olsanız da sizin için birdir. ﴾193﴿ Allah'dan başka tapmakta olduklarınız da sizin gibi kullardır; eğer (iddiânızda)doğru kimseler iseniz, haydi onları çağırın da size cevab versinler! ﴾194﴿ Onların yürüyecekleri ayakları mı var; yoksa tutacakları elleri mi var; yoksa görecekleri gözleri mi var; yoksa işitecekleri kulakları mı var? (Ey Resûlüm!) De ki: “(Allah'a şirk koştuğunuz) ortaklarınızı çağırın; sonra bana (hep berâber) tuzak kurun da bana bir an bile mühlet vermeyin!” ﴾195﴿
سُورَةُ الْاَعْرَافِ
< ١٧٤ >
الجزء٩
قُلْ لَٓا اَمْلِكُ لِنَفْس۪ي نَفْعًا وَلَا ضَرًّا اِلَّا مَا شَٓاءَ اللّٰهُۜ وَلَوْ كُنْتُ اَعْلَمُ الْغَيْبَ لَاسْتَكْثَرْتُ مِنَ الْخَيْرِۚ وَمَا مَسَّنِيَ السُّٓوءُ اِنْ اَنَا۬ اِلَّا نَذ۪يرٌ وَبَش۪يرٌ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ۟ ﴿١٨٨﴾ هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَجَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا لِيَسْكُنَ اِلَيْهَاۚ فَلَمَّا تَغَشّٰيهَا حَمَلَتْ حَمْلًا خَف۪يفًا فَمَرَّتْ بِه۪ۚ فَلَمَّٓا اَثْقَلَتْ دَعَوَا اللّٰهَ رَبَّهُمَا لَئِنْ اٰتَيْتَنَا صَالِحًا لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِر۪ينَ ﴿١٨٩﴾ فَلَمَّٓا اٰتٰيهُمَا صَالِحًا جَعَلَا لَهُ شُرَكَٓاءَ ف۪يمَٓا اٰتٰيهُمَاۚ فَتَعَالَى اللّٰهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ ﴿١٩٠﴾ اَيُشْرِكُونَ مَا لَا يَخْلُقُ شَيْـًٔا وَهُمْ يُخْلَقُونَۘ ﴿١٩١﴾ وَلَا يَسْتَط۪يعُونَ لَهُمْ نَصْرًا وَلَٓا اَنْفُسَهُمْ يَنْصُرُونَ ﴿١٩٢﴾ وَاِنْ تَدْعُوهُمْ اِلَى الْهُدٰى لَا يَتَّبِعُوكُمْۜ سَوَٓاءٌ عَلَيْكُمْ اَدَعَوْتُمُوهُمْ اَمْ اَنْتُمْ صَامِتُونَ ﴿١٩٣﴾ اِنَّ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ عِبَادٌ اَمْثَالُكُمْ فَادْعُوهُمْ فَلْيَسْتَج۪يبُوا لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ ﴿١٩٤﴾ اَلَهُمْ اَرْجُلٌ يَمْشُونَ بِهَاۘ اَمْ لَهُمْ اَيْدٍ يَبْطِشُونَ بِهَاۘ اَمْ لَهُمْ اَعْيُنٌ يُبْصِرُونَ بِهَاۘ اَمْ لَهُمْ اٰذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَاۜ قُلِ ادْعُوا شُرَكَٓاءَكُمْ ثُمَّ ك۪يدُونِ فَلَا تُنْظِرُونِ ﴿١٩٥﴾

Önceki Sonraki


logo