Ve İsrailoğullarını denizden geçirdik. Derken, kendilerine mahsus birtakım putlara tapan bir kavme rast geldiler. “Ey Musa,” dediler, “onların tanrıları gibi bize de bir tanrı yap da tapalım.” Musa “Siz ne cahil milletsiniz,” dedi. ﴾138﴿
“Şunların din diye içine daldıkları şey yıkılıp gitmiş, yaptıkları da boşa çıkacak şeylerdir.” ﴾139﴿
Dedi ki: “O sizi başka milletlere üstün kılmışken, ben size Allah'tan başka tanrı mı arayacakmışım?” ﴾140﴿
Sizi Firavun hanedanından kurtardığımız zamanı hatırlayın ki, onlar size azabın en kötüsünü reva görüyor, kız çocuklarınızı sağ bırakıp erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda da size Rabbinizden büyük bir imtihan vardı. ﴾141﴿
Musa'ya da otuz gece vaad etmiş, sonra on daha ilâve etmiştik; böylece Rabbinin belirlediği vakit kırk geceye tamamlanmıştı. Musa ise kardeşi Harun'a “Sen benim yerime kavmimin başına geç,” demişti. “Islaha çalış, bozguncuların yolundan gitme.” ﴾142﴿
Belirlediğimiz vakitte Musa gelip de Rabbi ona hitap buyurunca, o, “Rabbim, bana kendini göster de Sana bakayım” dedi. Allah “Sen Beni göremezsin,” buyurdu. “Ama şu dağa bak; eğer o yerinde durursa o zaman görürsün.” Rabbi dağa tecellî edince onu paramparça etti, Musa da bayılıp kaldı. Ayıldığında, “Sen her türlü kusurdan yücesin,” dedi. “Ben sana tevbe ettim. İman edenlerin de ilki benim.” ﴾143﴿