Celâlim hakkı için, Sebe' (kavmi) için oturdukları yerde bir ibret vardı. (Oturdukları yeri) sağdan ve soldan (çevreleyen) iki bahçe (vardı). (Onlara:) “Rabbinizin rızkından yiyin de O'na şükredin! (İşte) hoş bir memleket ve çok bağışlayıcı bir Rab!” (denilmişti.) ﴾15﴿
Fakat (onlar, şükürden) yüz çevirdiler; bu yüzden üzerlerine Arim selini gönderdik ve onların iki bahçesini (de) buruk yemişli, acı ılgınlı ve (içinde) sidir ağacından az bir şey bulunan iki (harab) bahçeye çevirdik. ﴾16﴿
Nankörlük ettiklerinden dolayı onları böyle cezâlandırdık. (Biz,) çok nankörlük edenden başkasını mı cezâlandırırız? ﴾17﴿
Hem onlar(ın yurdu) ile kendilerini bereketli kıldığımız memleketler (Şam havâlisi)arasında, (birbirinden rahatça) görünen (mesâfelerde) şehirler meydana getirmiştik ve buralarda (kolayca gidip gelmek üzere) sefer etmeyi takdîr etmiştik. “Oralarda geceleri ve gündüzleri emniyet içinde kimseler olarak seyâhat edin!” (demiştik.) ﴾18﴿
Fakat (onlar:) “Rabbimiz! Seferlerimizin (yolculuk yaptığımız şehirlerin) arasını uzaklaştır!” dediler ve kendilerine zulmettiler; nihâyet onları efsânelere çevirdik ve onları tamâmen parçalanmış olarak darmadağın ettik. Şübhesiz ki bunda, çok sabreden, çok şükreden herkes için nice ibretler vardır. ﴾19﴿
And olsun ki İblis, onlar hakkındaki (çoğunu azdırıp, samîmî kulları ise kandıramayacağına dâir) zannını doğru çıkardı da mü'minlerden (ihlâslı olan) bir zümre hâriç, ona uydular. ﴾20﴿
Hâlbuki onun (o İblisin), kendileri üzerinde hiçbir kuvveti yoktu; ancak (biz) âhirete îmân edeni, ondan şübhe içinde olan o kimseden ayıralım diye (ona bu mühleti verdik).Çünki Rabbin, herşeyi (dilediği gibi) hakkıyla muhâfaza edendir. ﴾21﴿
(Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: “Allah'dan başka (ilâh) zannettiğiniz şeylere yalvarın (bakalım, istediklerinizi size verebilecekler mi?); (onlar) ne göklerde ne de yerde(hayır ve şerden) zerre ağırlığınca (bir şeye) sâhib değildirler; çünki onların bunlarda hiçbir ortaklığı yoktur; ve O'nun (O Rabbin) için, onlardan hiçbir yardımcı yoktur.” ﴾22﴿