Zâriyât Sûresi
< 520 >
26. Cüz
7,8. (Çeşitli) yollara sâhib olan göğe yemîn olsun ki, doğrusu siz (peygamber ve Kur'ân hakkında) gerçekten çeşitli sözler (iddiâlar) içindesiniz. ﴾7﴿ 7,8. (Çeşitli) yollara sâhib olan göğe yemîn olsun ki, doğrusu siz (peygamber ve Kur'ân hakkında) gerçekten çeşitli sözler (iddiâlar) içindesiniz. ﴾8﴿ Ondan (Kur'ân'dan) çevrilen, çevrilir. ﴾9﴿ Kahrolsun o yalancılar! ﴾10﴿ O kimseler ki, onlar cehâlet içinde bulunan gafillerdir. ﴾11﴿ “Dîn (hesab) günü ne zaman?” diye soruyorlar. ﴾12﴿ O gün onlar, ateş üzerinde azâb edileceklerdir. ﴾13﴿ (Zebâniler onlara:) “Tadın azâbınızı! Kendisini acele istemekte olduğunuz şey,(işte) budur!” (derler.) ﴾14﴿ 15,16. Şübhesiz ki takvâ sâhibleri, Rablerinin kendilerine verdiğini almış kimseler olarak, Cennetlerde ve pınar başlarındadırlar. Çünki onlar, bundan önce iyilik eden kimselerdi. ﴾15﴿ 15,16. Şübhesiz ki takvâ sâhibleri, Rablerinin kendilerine verdiğini almış kimseler olarak, Cennetlerde ve pınar başlarındadırlar. Çünki onlar, bundan önce iyilik eden kimselerdi. ﴾16﴿ 17,18. Gecenin az bir kısmında uyurlardı. Seherlerde de onlar istiğfâr ederler (mağfiret dilerler)di. ﴾17﴿ 17,18. Gecenin az bir kısmında uyurlardı. Seherlerde de onlar istiğfâr ederler (mağfiret dilerler)di. ﴾18﴿ Onların mallarında, dilenen ve (iffetinden dolayı dilenmeyen) yoksul için bir hak vardır (verirler)! ﴾19﴿ 20,21. Kat'î olarak îmân edecekler için yerde ve kendi nefislerinizde (Allah'ın kudretine ve birliğine) deliller vardır. Hiç görmez misiniz? ﴾20﴿ 20,21. Kat'î olarak îmân edecekler için yerde ve kendi nefislerinizde (Allah'ın kudretine ve birliğine) deliller vardır. Hiç görmez misiniz? ﴾21﴿ Gökte de, rızkınız ve va'd edilmekte olduğunuz (Cennetler) vardır. ﴾22﴿ İşte göğün ve yerin Rabbine and olsun ki, şübhesiz o, gerçekten sizin konuşmakta olmanız gibi kesin bir gerçektir. ﴾23﴿ (Ey Habîbim!) İbrâhîm'in şerefli kılınmış misâfirlerinin (o meleklerin) haberi sana geldi mi? ﴾24﴿ (Onlar İbrâhîm'in) yanına girdiklerinde: “Selâm (senin üzerine olsun)!” demişlerdi.(O da:) “Selâm (sizin üzerinize de olsun!) (Siz buralarda) tanınmamış bir topluluk(sunuz).” dedi. ﴾25﴿ Hemen sezdirmeden âilesinin yanına gitti, çok geçmeden (kızartılmış) semiz bir buzağı (eti) getirdi. ﴾26﴿ Sonra onu kendilerine yaklaştırdı: “Yemez misiniz?” dedi. ﴾27﴿ (Yemediklerini görünce,) onlardan dolayı içine bir korku düştü. (Onlar:) “Korkma!” dediler. Ve onu çok âlim bir oğul (olacak İshâk) ile müjdelediler! ﴾28﴿ Bunun üzerine zevcesi (Sâre hayretle) çığlık atarak geldi de elini yüzüne vurdu ve: “(Ben) kısır bir kocakarı(yım; benim nasıl çocuğum olur?)” dedi. ﴾29﴿ (Onlar:) “Bu böyledir; (bunu) Rabbin buyurdu. Şübhe yok ki, Hakîm (her işi hikmetli olan), Alîm (herşeyi hakkıyla bilen) ancak O'dur” dediler. ﴾30﴿
سُورَةُ الذَّارِيَاتِ
< ٥٢٠ >
الجزء٢٦
وَالسَّمَٓاءِ ذَاتِ الْحُبُكِۙ ﴿٧﴾ اِنَّكُمْ لَف۪ي قَوْلٍ مُخْتَلِفٍۙ ﴿٨﴾ يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ اُفِكَۜ ﴿٩﴾ قُتِلَ الْخَرَّاصُونَۙ ﴿١٠﴾ اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي غَمْرَةٍ سَاهُونَۙ ﴿١١﴾ يَسْـَٔلُونَ اَيَّانَ يَوْمُ الدّ۪ينِۜ ﴿١٢﴾ يَوْمَ هُمْ عَلَى النَّارِ يُفْتَنُونَ ﴿١٣﴾ ذُوقُوا فِتْنَتَكُمْۜ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تَسْتَعْجِلُونَ ﴿١٤﴾ اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ ﴿١٥﴾ اٰخِذ۪ينَ مَٓا اٰتٰيهُمْ رَبُّهُمْۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذٰلِكَ مُحْسِن۪ينَۜ ﴿١٦﴾ كَانُوا قَل۪يلًا مِنَ الَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ ﴿١٧﴾ وَبِالْاَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ ﴿١٨﴾ وَف۪ٓي اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِلسَّٓائِلِ وَالْمَحْرُومِ ﴿١٩﴾ وَفِي الْاَرْضِ اٰيَاتٌ لِلْمُوقِن۪ينَۙ ﴿٢٠﴾ وَف۪ٓي اَنْفُسِكُمْۜ اَفَلَا تُبْصِرُونَ ﴿٢١﴾ وَفِي السَّمَٓاءِ رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ ﴿٢٢﴾ فَوَرَبِّ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِ اِنَّهُ لَحَقٌّ مِثْلَ مَٓا اَنَّكُمْ تَنْطِقُونَ۟ ﴿٢٣﴾ هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ ضَيْفِ اِبْرٰه۪يمَ الْمُكْرَم۪ينَۢ ﴿٢٤﴾ اِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًاۜ قَالَ سَلَامٌۚ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ ﴿٢٥﴾ فَرَاغَ اِلٰٓى اَهْلِه۪ فَجَٓاءَ بِعِجْلٍ سَم۪ينٍۙ ﴿٢٦﴾ فَقَرَّبَهُٓ اِلَيْهِمْ قَالَ اَلَا تَأْكُلُونَۘ ﴿٢٧﴾ فَاَوْجَسَ مِنْهُمْ خ۪يفَةًۜ قَالُوا لَا تَخَفْۜ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ ﴿٢٨﴾ فَاَقْبَلَتِ امْرَاَتُهُ ف۪ي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَق۪يمٌ ﴿٢٩﴾ قَالُوا كَذٰلِكِۙ قَالَ رَبُّكِۜ اِنَّهُ هُوَ الْحَك۪يمُ الْعَل۪يمُ ﴿٣٠﴾

Önceki Sonraki


logo