Kaf Sûresi
< 517 >
26. Cüz
Kaf Sûresi
Kaf. Şerefi pek yüce olan Kur'ân'a and olsun. ﴾1﴿ Kâfirler içlerinden bir uyarıcının kendilerine gelmesine şaştılar da “Bu ne acaip şey!” dediler. ﴾2﴿ “Ölüp de toprak olduktan sonra mı dirilecekmişiz? Ne uzak bir dönüş bu?” ﴾3﴿ Toprağın onlardan neyi eksilttiğini Biz biliriz. Katımızda, herşeyi saklayan bir kitap vardır. ﴾4﴿ Doğrusu, onlar kendilerine hak geldiğinde onu yalanladılar; onun için şaşkın bir haldedirler. ﴾5﴿ Üstlerindeki göğe bakmadılar mı, onu nasıl bina edip süslemişiz ki, hiçbir gediği yoktur. ﴾6﴿ Yeryüzünü de döşedik, onda sağlam dağlar diktik, her güzel çiftten bitkiler yeşerttik: ﴾7﴿ Hakka yönelecek herbir kulun gönül gözünü açsın ve ibret olsun diye. ﴾8﴿ Gökten de bereketli bir suyu peyderpey indirdik; onunla bağlar ve biçilecek taneli ekinler bitirdik. ﴾9﴿ Salkımları üst üste binmiş yüksek hurma ağaçları bitirdik. ﴾10﴿ Tâ ki kullara rızık olsun. Biz o suyla ölü bir beldeye can verdik. Kabirlerden çıkışınız da işte böyledir. ﴾11﴿ Onlardan önce Nuh kavmi de peygamberlerini yalanlamıştı, Ress halkı da, Semud da. ﴾12﴿ Âd da, Firavun da, Lût'un hemşehrileri de. ﴾13﴿ Eyke halkı ile Tübba' kavmi de. Hepsi de peygamberleri yalanladı ve onlara vaad ettiğim azabı hak etti. ﴾14﴿ Yoksa ilk yaratış Bize zor mu geldi? Böyle olmadığını onlar da biliyorlar; fakat yeni bir yaratılıştan şüphe ediyorlar. ﴾15﴿
سُورَةُ قۤ
< ٥١٧ >
الجزء٢٦
سُورَةُ قۤ
قٓ۠ وَالْقُرْاٰنِ الْمَج۪يدِۚ ﴿١﴾ بَلْ عَجِبُٓوا اَنْ جَٓاءَهُمْ مُنْذِرٌ مِنْهُمْ فَقَالَ الْكَافِرُونَ هٰذَا شَيْءٌ عَج۪يبٌ ﴿٢﴾ ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًاۚ ذٰلِكَ رَجْعٌ بَع۪يدٌ ﴿٣﴾ قَدْ عَلِمْنَا مَا تَنْقُصُ الْاَرْضُ مِنْهُمْۚ وَعِنْدَنَا كِتَابٌ حَف۪يظٌ ﴿٤﴾ بَلْ كَذَّبُوا بِالْحَقِّ لَمَّا جَٓاءَهُمْ فَهُمْ ف۪ٓي اَمْرٍ مَر۪يجٍ ﴿٥﴾ اَفَلَمْ يَنْظُرُٓوا اِلَى السَّمَٓاءِ فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَاهَا وَزَيَّنَّاهَا وَمَا لَهَا مِنْ فُرُوجٍ ﴿٦﴾ وَالْاَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَاَلْقَيْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ وَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ بَه۪يجٍۙ ﴿٧﴾ تَبْصِرَةً وَذِكْرٰى لِكُلِّ عَبْدٍ مُن۪يبٍ ﴿٨﴾ وَنَزَّلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً مُبَارَكًا فَاَنْبَتْنَا بِه۪ جَنَّاتٍ وَحَبَّ الْحَص۪يدِۙ ﴿٩﴾ وَالنَّخْلَ بَاسِقَاتٍ لَهَا طَلْعٌ نَض۪يدٌۙ ﴿١٠﴾ رِزْقًا لِلْعِبَادِۙ وَاَحْيَيْنَا بِه۪ بَلْدَةً مَيْتًاۜ كَذٰلِكَ الْخُرُوجُ ﴿١١﴾ كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَاَصْحَابُ الرَّسِّ وَثَمُودُۙ ﴿١٢﴾ وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ وَاِخْوَانُ لُوطٍۙ ﴿١٣﴾ وَاَصْحَابُ الْاَيْكَةِ وَقَوْمُ تُبَّعٍۜ كُلٌّ كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ وَع۪يدِ ﴿١٤﴾ اَفَعَي۪ينَا بِالْخَلْقِ الْاَوَّلِۜ بَلْ هُمْ ف۪ي لَبْسٍ مِنْ خَلْقٍ جَد۪يدٍ۟ ﴿١٥﴾

Önceki Sonraki


logo