# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | اِنَّ لَكَ اَلَّا تَجُوعَ ف۪يهَا وَلَا تَعْرٰىۙ | |
Türkçe Okunuşu * | İnne leke ellâ tecû’a fîhâ velâ ta’râ | |
1. | Ömer Çelik Meali | “Şimdi cennette sen ne acıkıyor, ne de çıplak kalıyorsun.” |
2. | Diyanet Vakfı Meali | Şimdi burada senin için ne acıkmak vardır, ne de çıplak kalmak. |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | 117,118,119. "Ey Adem! Doğrusu bu, senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa bedbaht olursun. Doğrusu cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın; orada ne susarsın ne de güneşin sıcağında kalırsın" dedik. |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | “Şüphesiz senin için orada aç kalmak, çıplak kalmak yoktur.” |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | "Doğrusu senin acıkmaman ve çıplak kalmaman (ancak) cennettedir. " |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Çünkü senin acıkmaman, çıplak kalmaman oradadır |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | «Çünkü senin acıkmaman, çıplak kalmaman hep oradadır». |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | “Doğrusu senin burada ne acıkman, ne de çıplak kalman vardır.” |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | Çünkü senin acıkman ve çıplak kalmaman (ancak) Cennettedir. |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | «Muhakkak ki, senin için orada acıkmak da yoktur, çıplak kalmak da yoktur.» |
11. | Ümit Şimşek Meali | “Orada senin için ne açlık vardır, ne çıplaklık. |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | "There is therein (enough provision) for thee not to go hungry nor to go naked, |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Tâ-Hâ Sûresi 118. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...
Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...
Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...
Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...
En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...
En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...