# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | وَاِنَّا لَنَحْنُ الصَّٓافُّونَۚ | |
Türkçe Okunuşu * | Ve-innâ lenahnu-ssâffûn(e) | |
1. | Ömer Çelik Meali | “O’nun emrini alıp yerine getirmek için bizler saf saf dizilmiş beklemekteyiz.” |
2. | Diyanet Vakfı Meali | 164, 165, 166. (Melekler şöyle derler:) Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır. Şüphesiz biz, orada sıra sıra dururuz ve şüphesiz Allah'ı tesbih ederiz. |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | 164,165,166. Melekler şöyle derler: "Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır. Şüphesiz biz sıra sıra duranlarız, şüphesiz biz Allah'ı tesbih edenleriz." |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | “Şüphesiz biz (orada) saf duranlarız.” |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | 164,165,166. (Melekler): "Bizden her birimizin belli bir makamı vardır. Biziz o saf saf dizilenler, biziz! Biziz o tesbih edenler, biziz!" derler. |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Ve biz elbette biz o saf dizenleriz |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | Biziz o saf saf dizilenler mutlak biz. |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | “Ve şübhesiz ki, (emrolunacağımız herşey için) saf saf duranlar elbette ancak biziz.” |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | Gerçekten biz, (Allah'ın emri karşısında) saf bağlayanlarız. |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Ve şüphe yok ki, bizleriz, elbette bizleriz, o saf beste olanlar. |
11. | Ümit Şimşek Meali | “Biz saf saf dizilenleriz. |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | "And we are verily ranged in ranks (for service); |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Sâffât Sûresi 165. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...
Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...
Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...
Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...
En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...
En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...