# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | اِنَّا كَفَيْنَاكَ الْمُسْتَهْزِء۪ينَۙ | |
Türkçe Okunuşu * | İnnâ kefeynâke-lmustehzi-în(e) | |
1. | Ömer Çelik Meali | O alaycılara karşı bizim sana destek olmamız elbette yeterlidir. |
2. | Diyanet Vakfı Meali | (Seninle) alay edenlere karşı biz sana yeteriz. |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | 95,96. Allah'la beraber başka bir tanrının bulunduğunu kabul eden alaycılara karşı şüphesiz Biz sana kafiyiz. Yakında ne olduğunu öğreneceklerdir. |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | 95,96. Şüphesiz biz, Allah ile beraber başka ilâh edinen alaycılara karşı sana yeteriz. İlerde bilecekler. |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | Muhakkak ki alay edenlere karşı biz sana yeteriz. |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Her halde biz sana o müstehzîlerin haklarından geliriz |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | 95,96. Allahla beraber diğer bir Tanrı daha tanıyan o istihzâcılara muhakkak ki biz yeteriz. Onlar yakında (uğrayacakları akıbetleri) bileceklerdir. |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | Şübhesiz ki biz, o alay edenlere karşı sana yeteriz. |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | Muhakkak ki biz, (seninle alay eden) o müstehzîlere karşı kâfiyiz, (onları helâk ederiz). |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Şüphe yok ki, Biz o müstehzîlere karşı sana yeteriz. |
11. | Ümit Şimşek Meali | Biz o alaycıların hakkından geliriz. |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | For sufficient are We unto thee against those who scoff,- |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Hicr Sûresi 95. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...
Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...
Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...
Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...
En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...
En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...