# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | ثُمَّ قَبَضْنَاهُ اِلَيْنَا قَبْضًا يَس۪يرًا | |
Türkçe Okunuşu * | Śumme kabednâhu ileynâ kabdan yesîrâ(n) | |
1. | Ömer Çelik Meali | Sonra güneşin yükselmesiyle onu yavaş yavaş kendimize doğru çekip ortadan kaldırırız. |
2. | Diyanet Vakfı Meali | Sonra onu (uzayan gölgeyi) yavaş yavaş kendimize çektik (kısalttık). |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | 45,46. Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu durdururdu. Sonra Biz güneşi, ona delil kılıp yavaş yavaş kendimize çekmişizdir. |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | Sonra onu kendimize yavaş yavaş çektik. |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | Sonra da onu yavaş yavaş kendimize (başka yöne) çekmekteyiz. |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Sonra nasıl tutıp onu azar azar kendimize almaktayız? |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | Sonra onu (uzanan o gölgeyi nasıl) azar azar alıb kendimize çekdik. |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | Sonra (güneşin yükselmesiyle) onu yavaş yavaş tutarak kendimize çektik (ortadan kaldırdık). |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | Sonra (gölge yer yüzüne yayılıp da güneş doğmaya başlayınca) biz, bu gölgeyi azar azar bize doğru (dilediğimiz yere) alırız. |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Sonra onu (o gölgeyi) azar azar kendimize (dilediğimiz cihete) çekip almışızdır. |
11. | Ümit Şimşek Meali | Sonra da onu yavaş yavaş kendimize çekeriz. |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | Then We draw it in towards Ourselves,- a contraction by easy stages. |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Furkan Sûresi 46. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...
Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...
Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...
Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...
En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...
En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...