# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | وَقَاسَمَهُمَٓا اِنّ۪ي لَكُمَا لَمِنَ النَّاصِح۪ينَۙ | |
Türkçe Okunuşu * | Vekâsemehumâ innî lekumâ lemine-nnâsihîn(e) | |
1. | Ömer Çelik Meali | Bir de ardından: “Gerçekten ben sizin iyiliğiniz için öğüt veriyorum” diye yemin üstüne yemin etti. |
2. | Diyanet Vakfı Meali | Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti. |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | "Doğrusu ben size öğüt verenlerdenim" diye ikisine yemin etti. |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | “Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim” diye de onlara yemin etti. |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | Ve onlara: "Elbette ben size öğüt verenlerdenim." diye de yemin etti. |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Ve her halde ben sizin hayrınızı istiyenlerdenim diye ikisine de yemin etti |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | Bir de onlara: «Şübhesiz ki ben sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim» diye yemîn etdi. |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | Ve onlara: “Doğrusu ben size gerçekten (iyiliğiniz için) nasîhat edenlerdenim” diye de yemîn etti. |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | Bir de onlara: “-Muhakkak ki, ben sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim”, diye yemin etti. |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Ve onlara, «Ben muhakkak sizin için elbette hayırhâh olanlardanım.» diye yemin etti. |
11. | Ümit Şimşek Meali | Sonra da “Ben sizin iyiliğiniz için öğüt veriyorum” diye yemin etti. |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | And he swore to them both, that he was their sincere adviser. |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. A'râf Sûresi 21. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...
Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...
Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...
Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...
En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...
En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...