A'râf Sûresi 206. Ayet Tefsiri


206 / 206


A'râf Sûresi Hakkında

A‘râf  sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 206 âyettir. İbretli “Ashâb-ı sebt” kıssasını anlatan 163-170. âyetlerin Medine’de indiğine dair rivayetler vardır. Mushaf tertibine göre 7, iniş sırasına göre 39. sûredir. İsmini 46 ve 48. âyetlerde geçen اَلأعْرَافُ (A‘râf ) kelimesinden alır. “A‘râf ”, cennetle cehennem arasında bulunan yerin ismidir. Bu sûrenin ayrıca اَلْم۪يثَاقُ (Mîsâk) ve اَلْم۪يقَاتُ (Mîkat) diye isimleri olmasına rağmen daha çok “A‘râf ” ismiyle anılmıştır.

A'râf Sûresi Konusu

A‘râf  sûresi, hacmine uygun genişlikte ele aldığı Hz. Âdem, Hz. Nûh, Hz. Hud, Hz. Sâlih, Hz. Şuayb ve Hz. Mûsâ kıssaları çerçevesinde Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Efendimiz’in getirdiği Kur’an’ın gerçek bir kitap olduğunu, ona iman ve itaatin gerekli olduğunu; çünkü âhiretin, hesabın, cennet ve cehennemin kaçınılması imkânsız bir akıbet olduğunu son derece tesirli misallerle ve ibretli tablolarla beyân eder. Ehl-i kitaba da yer yer atıflarda bulunarak, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in sadece Araplara gönderilmiş bir peygamber olmadığını, onun tebliğinin kıyamete kadar bütün insanlığı içine aldığını vurgular. Resûlullah (s.a.s.) ve ona inananlara da, İslâm’ı tebliğ ederken dikkat etmeleri gereken hususları hatırlatır. Özellikle din düşmanlarının tahriklerine karşı sabırlı ve tahammüllü olmalarını; hissî davranıp hedeflerine zarar verecek herhangi bir yanlış adım atmamalarını öğütler. 

A'râf Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada 7., iniş sırasına göre 39. sûredir. Sâd sûresinden sonra, Cin sûresinden önce Mekke’de nâzil olmuştur. 163-170. âyetlerinin Medine’de indiği de rivayet edilir. Âyet sayısı itibariyle Mekke’de inen sûrelerin en uzunudur, Kur’an’da da en uzun sûrelerin üçüncüsüdür. Bu sebeple “es-seb‘u’t-tıvâl” (yedi uzun sûre) arasında gösterilir. Ayrıca En‘âm sûresiyle birlikte “iki uzun sûre” diye de anılır (İbn Âşûr, VIII/2, s. 5-6).

A'râf Sûresi Fazileti

Rivayete göre Allah Resûlü (s.a.s.), A‘râf  sûresini ikiye bölerek akşam namazında tilâvet etmiştir. (Buhârî, Ezan 98; Nesâî, İftitah 67)

اِنَّ الَّذ۪ينَ عِنْدَ رَبِّكَ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِه۪ وَيُسَبِّحُونَهُ وَلَهُ يَسْجُدُونَ ۩ ﴿٢٠٦﴾
Karşılaştır 206: Şüphesiz ki Rabbinin huzurunda bulunan melekler, asla büyüklenip O’na ibâdetten geri durmazlar. O’nu dâimâ tesbih eder ve yalnız O’na secde ederler.

TEFSİR:

 “Rabbin katındakiler”den maksat, O gün melekleri de görürsün; arşın etrafını kuşatmış, Rablerini överek tesbih ediyorlar” (Zümer 39/75) âyetinde bahsedilen Allah’a yakın meleklerdir. Bunlara aynı zamanda “Mele-i A’lâ” denilir. Bunlar büyüklenip Cenâb-ı Hakk’a kulluktan bir an bile geri durmazlar. Daima O’nu tesbih ederler ve O’nun için secde ederler. Bu hususta diğer âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur:

“Göklerde ve yerde kim varsa hepsi Allah’a aittir. O’nun yakınında bulunan melekler ise, ne büyüklenip O’na ibâdetten yüz çevirirler, ne de yorulurlar. Gece gündüz usanmadan, ara vermeden Allah’ı tesbih ederler.” (Enbiyâ 21/19-20)

Âyetlerde bahsedildiği üzere Allah’a yakınlıkları âşikâr olan melekler bile Allah’a kulluk etmekten bir an geri durmayıp tesbih ve secde ederek kulluğa devam ettiklerine göre, her an günah iş­leme durumunda bulunan insanların ibâdete daha çok ihtiyaçları bulunduğu açık­tır. Buna göre yaratılış maksatları kulluk olan insanların, Allah’a kulluğu en büyük şeref bilip dil ve kalpleriyle O’nu tesbih etmeleri, O’nun karşısında tam bir tevazu ile secdeye kapanmaları; Allah’ın rızâsını nefsânî isteklerinden üstün bilip âyette örnek gösterilen melekler gibi bir kulluk şuuruna ve yaşayışına ulaşmaları istenmektedir

Bu âyet-i kerîme okunduğu vakit tilâvet secdesi yapmak gerekir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) tilâvet secdesi hakkında şöyle buyurur:

“Âdem oğlu secde âyetini okuyup da secde ettiği zaman şeytan ağlayarak çekilir ve kendi kendine «vay» diyerek hayıflanır ve «bu kişi secde ile emrolundu, secde etti, ona cennet var; ben ise secde ile emrolundum isyan ettim, bana da ateş var» der.” (Müslim, İman 133)

Bundan sonra, bir mânada güzel ahlâk, takvâ, zikir, ibâdet ve secde ile ulaşılacak cennet ganimetlerini hatırlatan Enfâl sûresi gelmektedir:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-59-ayeti-ne-anlatiyor-195002-m.jpg
Enâm Suresinin 59. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/kaf-suresinin-tefsiri-195001-m.jpg
Kaf Suresinin Tefsiri

Kâf sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 45 âyettir. İsmini 1. âyette geçen ق (Kāf) harfinden alır. Resmî tertîbe göre 50, iniş sırasına göre 34. sûredir. ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2020/03/yasin-suresinin-okunusu-ve-anlami-171428-m.jpg
Yasin Suresinin Okunuşu ve Anlamı

Yasin suresi Mekke’de nazil olmuştur. 83 ayettir. İsmini birinci ayette geçen يٰسٓ (Yasin) kelimesinden alır. Resmî sıralamada 36, nüzul (İniş) sırası ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-46-ayeti-ne-anlatiyor-194995-m.jpg
Enam Suresinin 46. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَخَذَ اللّٰهُ سَمْعَكُمْ وَاَبْصَارَكُمْ وَخَتَمَ عَلٰى قُلُوبِكُمْ مَنْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِ يَأ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/hz-ibrahim-as-ile-ilgili-ayetler-194966-m.jpg
Hz. İbrahim (a.s.) ile İlgili Ayetler

İbrâhim Âleyhisselâm; Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâm’ın müştereken kabul ettiği büyük peygamberdir. Kur’an-ı Kerim’de Hz. İbrahim’den (a.s.) birçok ...