# | Meal | Ayet |
---|---|---|
Arapça | قَالَ نَعَمْ وَاِنَّكُمْ لَمِنَ الْمُقَرَّب۪ينَ | |
Türkçe Okunuşu * | Kâle ne’am ve-innekum lemine-lmukarrabîn(e) | |
1. | Ömer Çelik Meali | Firavun: “Tabiî! O zaman, elbette siz benim gözdelerimden olacaksınız” dedi. |
2. | Diyanet Vakfı Meali | (Firavun): Evet hem de siz mutlaka yakınlarımdan olacaksınız, dedi. |
3. | Diyanet İşleri (Eski) Meali | Firavun, "Evet, yenerseniz gözdelerden olacaksınız" dedi. |
4. | Diyanet İşleri (Yeni) Meali | Firavun, “Evet. Üstelik siz (ücretle de kalmayacaksınız) mutlaka benim en yakınlarımdan olacaksınız” dedi. |
5. | Elmalılı Hamdi Yazır Meali | "Evet" dedi (Firavun), "Üstelik o zaman benim yakınlarımdan olacaksınız." |
6. | Elmalılı Meali (Orjinal) Meali | Evet, dedi: Hem o vakit siz elbette gözdelerdensiniz |
7. | Hasan Basri Çantay Meali | (Fir'avn): «Var ya, dedi, hem siz (benim) en yakınlar (ım) dan da olacaksınız muhakkak». |
8. | Hayrat Neşriyat Meali | (Fir'avun:) “Evet, hem elbette siz, kesinlikle (bana) yakın kılınanlardan olacaksınız” dedi. |
9. | Ali Fikri Yavuz Meali | Firavun: “- Evet, şüphesiz ki, siz yakınlarımdan olacaksınız.” dedi. |
10. | Ömer Nasuhi Bilmen Meali | Dedi ki: «Evet. Ve şüphe yok siz (o zaman) en yakınlardansınızdır.» |
11. | Ümit Şimşek Meali | Firavun “Evet,” dedi. “Üstelik yakınlarımdan olursunuz.” |
12. | Yusuf Ali (English) Meali | He said: "Yea, (and more),- for ye shall in that case be (raised to posts) nearest (to my person)." |
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. A'râf Sûresi 114. ayetinin tefsiri için tıklayınız |
||
* | Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir. |
Şifa; deva demektir. Şifa; insanın hastalıktan kurtulması, sıhhat bulması, iyilik bulması anlamlarına gelir. Peki hastalara ne şifa olur? KUR’AN’DA G ...
Vakıa Suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 96 ayettir. İsmini, kıyametin isimlerinden biri olan ve “hâdise, olay” gibi mânalara gelen birinci âyetteki (vâk ...
Ayet-i kerimede buyrulur: اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ Ben hakka ...
Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: وَاَنْ اَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاتَّقُوهُۜ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ Bir de bize, “Namazı dosdoğru kılın v ...
En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...
En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...