Alak Sûresi 1. Ayet Tefsiri


1 / 19


Alak Sûresi Hakkında

Alak sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 19 âyettir. İlk beş âyeti, Hira dağında Peygamberimiz (s.a.s.)’e ilk kez nâzil olan âyetlerdir. İsmini ikinci âyette geçen ve “asılıp tutunan şey” mânasına gelen اَلْعَلَقُ (alak) kelimesinden alır. اِقْرَاْ (İkra’) veاِقْرَاْ بِاسْمِ رَبِّكَ  (İkra’ bismi Rabbike) isimleriyle de anılır. Mushaf tertîbine göre 96, iniş sırasına göre birinci sûredir. 

Alak Sûresi Konusu

Kur’ân-ı Kerîm’in ilk inen âyetleri olan ilk beş âyette, İslâm’ın tesis ettiği dünya ve âhiret nizamının esasının, yaratan Allah’ı tanımak, O’nun adına okumak ve yazmak olduğuna dikkat çekilir. İlmin ehemmiyeti vurgulanır. İslâm medeniyetinin temelinin okuma, yazma, ilim ve irfan olduğu belirtilir. Bunlardan mahrum olan insanın azgınlaşma sebepleri üzerinde durulur. Peşinden, Peygamber (s.a.s.)’i namazdan alıkoyan bedbahtın hali, azgınlaşmanın bir misali olarak takdim edilir ve böylesini bekleyen fecî âkibet haber verilir. Sonuç olarak, tüm varlık ve benlikten sıyrılıp tam bir hiçlik duygusu içinde Allah’ın huzurunda secdeye kapanarak O’na yaklaşmanın yolları gösterilir.

İlk Beş Âyetin İnişi

Bu âyetler, senelerdir ilâhî kudret tarafından hususi terbiyeye tâbi tutulup peygamberliğe hazırlanan Resûlullah (s.a.s.)’e Hira dağında ilk vahyedilen âyetlerdir. Bu hâdisenin nasıl gerçekleştiğini Hz. Aişe sormuş ve Nebiyy-i Ekrem (s.a.s.) de anlatmıştı. Efendimiz (s.a.s.)’in anlattıklarını Aişe (r.a.) şöyle naklediyor:

“Resûlullah (s.a.s.)’e ilk vahyin başlaması sâdık rüyalar ile olmuştu. Onun gördüğü her rüya sabahın aydınlığı gibi açık ve net olarak aynen tahakkuk ederdi. Bu durum altı ay kadar devam etti. Sonra ona yalnızlık hali sevdirildi. Bu hal sebebiyle Hıra dağındaki mağarada halvete çekilmeye başladı. Birkaç gün bazan de günlerce orada kalıyor ve kendini ibâdete veriyordu. Zaman zaman ev halkının yanına gidiyor ve azığını alıp tekrar o mağaraya dönüyordu. Bu durum Hıra’da kendisine ilâhî vahiy gelinceye kadar bu şekilde devam etti. Yine bir gün Hira’da bulunuyordu ki ansızın vahiy meleği Cebrâil geldi ve «Oku!» dedi. O: «Ben okuma bilmiyorum» diye karşılık verdi.

Efendimiz olayın bundan sonraki seyrini şöyle anlatır:

“Melek beni yakalayıp takatim kesilinceye kadar sıktı ve sonra bırakıp tekrar «oku» dedi. Ben de ona «Ben okuma bilmiyorum» dedim. Bunun üzerine beni aynı şekilde tutup takatim kesilinceye kadar sıktı ve arkasından serbest bırakıp tekrar «oku» dedi. Ben yine ona «Ben okuma bilmem» diye cevap verdim. Bu cevap üzerine beni üçüncü kez tuttu ve takatim kesilinceye kadar sıkıp bıraktıktan sonra kendisi okumaya başladı. Alak sûresinin ilk beş âyetini okudu.”

Bu olaydan hemen sonra Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’in kalbi korkudan titrer bir halde eşi Hz. Hatice’nin yanına döndü ve “Beni örtün, beni örtün!” buyurdu. Korku hali dininceye kadar bu halde kaldı. Sonra başından geçenleri eşine bir bir anlatarak “Kendimden korktum” diye ilave etti. Bunun üzerine asil bir hanımefendi olan Hz. Hatice kâinatın efendisine şunları söyledi:

“Hayır, asla öyle düşünme! Cenâb-ı Hakk’a yemin ederim ki, Allah hiçbir zaman seni üzüp mahcup etmez. Zira sen akrabanı görüp gözetirsin, işini görmekten aciz olanların yükünü kaldırırsın, yokluk içinde kıvranan fakirlere iyilik eder, onlara son derece faydalı olursun. Misafiri ağırlar ve Hak yolunda ortaya çıkan mühim hadise ve musibetlerde insanlara yardım edersin.”

Bu sözlerden sonra Hz. Hatice Resûl-i Ekrem’i amcazadesi Varaka b. Nevfel’e götürdü. Cahiliyye döneminde hıristiyanlığı kabul eden Varaka İbranice yazı bilir ve İncil’den zaman zaman bazı şeyler yazardı. İleri yaşlarında gözleri görmez olmuştu.

Hz. Hatice Varaka’ya:

“- Amcazadem, dinle de bak yeğenin neler söylüyor” dedi. Varaka:

“- Hayrola yeğenim ne oldu, söyle bakalım” diye sorunca Resûlullah (s.a.s.) gördüğü şeyleri bir bir kendisine anlattı. Bunun üzerine Varaka dedi ki:

“- Bu gördüğün, Allah Teâlâ’nın Musâ (a.s.)’a gönderdiği Nâmûs diye adlandırılan Cebrâil’dir. Âh! Keşke senin davet günlerinde genç olaydım. Kavmin seni yurdundan çıkaracakları zaman keşke hayatta olsaydım!” Bu sözler üzerine Allah Resûlü:

“- Onlar beni çıkaracaklar mı ki?” diye sordu. O da:

“- Evet, zira senin gibi bir şey getirmiş yani vahiy tebliğ etmiş bir kimse yoktur ki düşmanlığa uğramasın. Şayet senin davet günlerine yetişirsem sana var gücümle yardım ederim” cevabını verdi. Ondan sonra çok geçmedi, Varaka vefat etti. (Buhârî, Bed’ül-vahy 3; Müslim, İman 252)

Alak Sûresi Nuzül Sebebi

Mushaftaki sıralamada doksan altıncı, iniş sırasına göre birinci sûredir. Kalem sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Baştan beş âyeti Hz. Peygamber’e gelen ilk vahiy olduğundan ilk inen sûre kabul edilir. Geri kalan on dört âyetinin ise sonraları Ebû Cehil hakkında indiği rivayet edilmiştir. Bazı Kur’an tarihçileri ilk inen sûrenin Müddessir, bazıları da Fâtiha olduğunu ileri sürmüşlerdir.

 Buhârî ve Müslim’de Hz. Âişe’ye isnad edilen rivayete göre Hz. Peygamber, içinde yalnız kalmayı âdet edindiği Hira mağarasında iken Ramazan ayının 27. gecesi (Pazar-Pazartesi) tan yerinin ağarmaya başlamasından az önce ufukta nurdan bir şekil görmüş; o zamana kadar hiç karşılaşmadığı bu nuranî varlığın (Cebrâil) kendisine seslendiğini duymuştur. Hz. Peygamber olayı şöyle anlatır: “Melek bana okumamı emretti. Kendisine okuma bilmediğimi söyledim. Beni kollarının arasına alıp kuvvetle sıktı; sonra ‘oku!’ dedi. Ben yine, ‘Okuma bilmem’ dedim. Beni tekrar kollarının arasına aldı, kuvvetle sıktı ve ‘oku!’ diye tekrar etti. Ben yine ‘Okuma bilmem’ dedim. Üçüncü defa kollarının arasına alıp daha kuvvetlice sıktıktan sonra bıraktı ve şöyle dedi: ‘Yaratan rabbinin adıyla oku; O, insanı alaktan (asılıp tutunan zigottan) yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O, kalemle (yazmayı) öğretendir. İnsana bilmediklerini öğretmiştir” (bk. Buhârî, “Bed’ü’l-vahy”, 3; Müslim, “Îmân”,

اِقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذ۪ي خَلَقَۚ ﴿١﴾
Karşılaştır 1: Yaratan Rabbinin adıyla oku!

TEFSİR:

Yüce Rabbimiz, vahye muhatap olan kişi olarak öncelikle Resûl-i Ekrem (s.a.s.) ve onun mübârek şahsında tüm insanlığa ilk tâlimatıyla büyük bir ufuk açar. Doğru yol rehberi olarak indirdiği Kur’ân-ı Kerîm’in ve imtihan için var ettiği hayatın bir hulâsasını verir. İnsanın niçin dünyaya geldiğini beyân eder. “Okumak” için yaratıldığımızı ve bu okumanın da “Yaratan Rab” adına olması gerektiğini öğretir.

Derin bir tefekkürle anlaşılmaya çalışıldığında Cenâb-ı Hakk’ın “Oku!” emrinin şümûlünün son derece geniş olduğu görülür:

“Oku! Allah adıyla oku! Yaratan Rabbinin adıyla oku! İnsanı bir damlacık sudan, rahme tutunan yapışkan bir maddeden yaratan, fakat ona her şeyi okumak, aydınlatmak, anlamak ve anladığını yaşayıp yaşatmak imkânını veren yüce Rabbin adıyla oku! İnsana okumak nimetini ihsân ile en büyük lutfu gösteren Allah’ın adıyla oku! Allah’ın adıyla okunabilecek her şeyi oku! Allah’ın kitâbını oku! Allah’ın âyetlerini oku! Kâinat kitâbını oku! Doğru yolu bulmak ve sapıklıktan uzaklaşmak için oku! İmanını kemâle erdirmek için oku! Öğrenmek için oku! Rabbine yaklaşmak için oku! Sebeplere bakarak o sebepleri yaratanı oku! Esere bakarak ilâhî müessiri oku! Sanata bakarak gerçek sanatkârı oku! Kudret kaleminin bu âleme çizdiği her satırı oku! İnsana bilmediğini öğreten Allah’ın adıyla oku!”

Bu izahtan da anlaşıldığı üzere “oku” emri, sadece zâhir anlamda bir okuma emri değildir. Esasen kalbin, mânevî terbiye, tezkiye ve tasfiye netîcesinde kitap ve hikmetin mâna ve işaretlerini alıcı hâle gelmesidir. Bununla, tecellîlerin yansıma mahalli olan kalple her şeyi okuyabilmek kastedilmektedir. Yâni kâinatın bir kitap hâline gelmesi, kalbin kâinat sayfalarını çevirip hikmetleri ve ilâhî sırları okuyabilmesidir. Hâsılı insanın kâinatı, kendini, Kur’ân-ı Kerîm’i okuması, anlaması ve yaşamasıdır.

“Yaratan Rabbinin ismiyle oku!” buyrulmasında pek çok hikmet vardır. Birinci hikmet “ünsiyet”tir. Çünkü isim müsemmâyı çeker. İnsan sevdiğini anar, sevmediğini ise kahren anar. İsimle ünsiyet, kişiyi müsemmâ ile ünsiyete götürür. Allah’ın ismini zikir zamanla insanı Allah’a yaklaştırır. Çünkü dille zikir insanı yavaş yavaş kalple zikre alıştırır. Bu hâl, neticede insanı lâyıkına muhabbet, müstehakkına nefrete götürür. Ayrıca bu âyet, okumaya Allah adıyla başlamayı emir buyurmakla Kur’ân-ı Kerîm okumaya بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ (Bismillahirrahmanirrahim) diyerek başlamanın önemine işaret etmiş olmaktadır. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.), besmelenin, yapılması günah olmayan her bir işin başında okunmasının bereket getireceğini beyân etmiş ve: “Besmele ile başlanmayan her iş bereketsiz olmaya mahkumdur” buyurmuştur. (Ali el-Mütteki, Kenzu’l-Ummâl, I, 555, no: 2491)

Her şeyin yaratıcısı olan Cenâb-ı Hak, ilk mesajlarında “okuma”nın hemen peşinden esas okunması gereken şeylerden birine işaret etmek üzere insanın yaratılışına dikkat çekiyor, onu bir “alak”tan yarattığını beyân ediyor. İnsana kendi zatını yine insanın yaratılışını örnek vererek tanıtıyor:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-68-ayeti-ne-anlatiyor-195024-m.jpg
Enâm Suresinin 68. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 68. ayetinde buyrulur: وَاِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-59-ayeti-ne-anlatiyor-195002-m.jpg
Enâm Suresinin 59. Ayeti Ne Anlatıyor?

En‘âm suresinin 59. ayetinde buyrulur: وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَٓا اِلَّا هُوَۜ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ وَمَا ت ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/kaf-suresinin-tefsiri-195001-m.jpg
Kaf Suresinin Tefsiri

Kâf sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 45 âyettir. İsmini 1. âyette geçen ق (Kāf) harfinden alır. Resmî tertîbe göre 50, iniş sırasına göre 34. sûredir. ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2020/03/yasin-suresinin-okunusu-ve-anlami-171428-m.jpg
Yasin Suresinin Okunuşu ve Anlamı

Yasin suresi Mekke’de nazil olmuştur. 83 ayettir. İsmini birinci ayette geçen يٰسٓ (Yasin) kelimesinden alır. Resmî sıralamada 36, nüzul (İniş) sırası ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/enam-suresinin-46-ayeti-ne-anlatiyor-194995-m.jpg
Enam Suresinin 46. Ayeti Ne Anlatıyor?

Ayet-i kerimede buyrulur: قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَخَذَ اللّٰهُ سَمْعَكُمْ وَاَبْصَارَكُمْ وَخَتَمَ عَلٰى قُلُوبِكُمْ مَنْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِ يَأ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2024/04/hz-ibrahim-as-ile-ilgili-ayetler-194966-m.jpg
Hz. İbrahim (a.s.) ile İlgili Ayetler

İbrâhim Âleyhisselâm; Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâm’ın müştereken kabul ettiği büyük peygamberdir. Kur’an-ı Kerim’de Hz. İbrahim’den (a.s.) birçok ...